Doğumuna kim sevindi, iyi ki doğdun dendi mi
Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme
Doğum gününü hiç kutladılar mı, bilen var mı tarihini,
Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme,
Senin canını püren çalıları acıttı
Böğürtlen dikenleri kanattı ellerini
İskarpini onüç yaşında tanıdın
Sinema ve tiyatroyu
O zamanki lüks olan, Phılıps marka
Transistorlu radyodan dinledin
Aklıma düştükçe, rüyaya daldım
Serviye benzettim, dallar içinde
Bütün çiçeklerde aradım durdum
Çokca hercaiydi güller içinde
yaşamın adı bahar, baharın adı yaşamak olsa
yabani zambaklar çok erken açtı
gül bahçelerindeki tomurcuklar titreşirken ayazda
kuşlar en derinlerinde hissederken
yağmurun ıslaklığını
böyle idi işte
bayağı zamanların endamı menekşeler açtı diye
ne gerek vardı yani, akortsuz salınımlar göstermeye
bir bonsai kadar bile yeşermeyen yapraklara meyledip
kelebek pervaneye doğru nasıl açık kulaç giderse
şaşkınım
ben en çok seninle çay içmeyi sevdim heyecanlandığında sesinin titremesini
ve ben en çok seninle yağmurda ıslanmayı sevdim
ben en çok ellerimi tutmanı sevdim
hiç ayırmazdı kendisinden, dosttu ahbaptı
kimi zaman koynunda huzur bulduğu sevgili
kimi zaman uzun uzun konuştuğu dert ortağı
kimi zaman da birlikte keyiflenip dağıttığı
bir banka oturdu, yaktı kadim dostunu
Gizlendiğin yerde huzur buldun mu
Çiçek çiçek gezip ballar aldın mı
Sen de benim gibi düşe daldın mı
Yalancı baharım şimdi nerdesin
Uğrun uğrun baktın görmem mi sandın
hoşlanıp, hoşlanmadığınızı bilmeden
habire yazıp duruyordum ya size
memleketten ortak tanıdıklardan
pek az güldüğünüz tahminim dahilinde olsa da
neden ille de güldürmeye çalıştığımı
ben de bilmiyordum aslında
sen yanımda olsaydın
yoruldum dediğimde
gülüverseydin gözlerime
hiç gam olmazdı
ne günün yorgunluğu
ne dünyanın onca yükü
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!