ben giderken biraz safrandı benziniz
küle dönmüştü o güpgüzel teniniz
guguk kuşu konar göçerdi kollarınıza
eğerdiniz başınızı konuklarınızı karşıladığınızda
ay ışığıyla içli şarkılar söylerdiniz çoğu zaman, ah o manzara yokmu, o manzara
Kıyıya vurmuş bir söğüt dalıydı sevda
Yumdu gözlerini, hissetmekti istediği
Ürkekçe bıraktı, kendine uzanan ellere
Ellerini...
Temkin de tedbir de, kâr etmedi hani
Fakir bir kuldum âlemde
Yalanım yoktu dilimde
Boğuldum kendi selimde
Gel dedin de gelmedim mi
İşte gene sensiz geçecek özel bir gün
Hiç bilmedik ki biz böyle günleri
Ya geçim derdine düştük
Ya da bir hastalığın pençesine...
Bu nasıl bir sevmektir böyle, nasıl yücelik
Önce o gelmeli aklıma
Hiç çıkmamalı düşlerimden
Sevdiğim her şeyden daha çok
En çok onu sevmeliyim
Canımda, yüreğimde
Her zerremde
“Sevgili Dostum"
Sizi terk ediyorum ama,
Ayrılma nedenlerimi de biliniz isterim...
Böyle başlıyordu cümle...
İçten, abartısız..
Kelime kalabalığına gerek görmeden...
Otur bir kuytuya;
Başını ellerinin arasına al, insan olduğunu düşün,
Yaşadığın hayatı, geçtiğin yolları,
Sevdim-sevmedim diye ayırdıklarını düşün,
Söylediğin ve işittiğin sözleri…
sessizliğim çaresizce dolaşıyor çiçek bahçemizde
duyarmıyım umuduyla sesini seher vakitlerinde
sensiz ıssız her yan, alaycı bakışlarla gülümsüyor tan
işte böyle, yüzümü okşayan yasemin kokulu rüzgâr gibi
sözlerin doluşuyor ruhuma, bir ben duyuyorum
bir de birkaç mimoza yaprağı, dalında kalan…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!