İşte yine yalnız bir sabaha uyandık
Birazdan hüzün çıkınımızı alıp
Yollara düşeceğiz…
Ne birbirimizden ayrılacağız
sabah uyandığımda
pencereden bakınca ilk gördüğüm şey geceden çatıya düşen çiy damlalarının kuru otlara akıttığı göz yaşlarıydı
tek buğday tanesiydi toprağa ekiminde
önce yere uzandı gönlünce sereserpe
sonra da uzun süre kış uykusuna daldı
//...Ne zaman elime bir kağıt kalem alsam,
bilmiş bilmiş gülümseyen bir çocuk
gelip oturur karşıma…
Ona bakarken hüzün çağlamak ne mümkün
Sarı saçları savrulurken rüzgârda
gün yanığıdır tenlerindeki esmerlik
alınlarındaki çizgileri yaşanmışlıklar
avuç içlerinde nasır, tırnak diplerinde kömür karası
sabahın erken saatlerinde
yakaladım seni
bana, seni nasıl yakaladığımı sorarsan
akşam makinede kalan çamaşırları çıkarıyordum dışarı
hani sabah esintileri gibi ilkbaharın
hani büyülü seslerini dinler gibi kumruların
hani bir çiy damlası düşerken daldan yaprağa
hani süzülürken bir damla yaş
göz pınarlarından yanağına
yokluğunla konuşmak
eskiden de böyle miydim
cam kenarında durup
içimdeki gurbete göç ederken
buz tutarmıydı ellerim
gözlerim uzaklara dalmış ve uyumakla uyanıklık arasında seni düşünürken
yıllarca içimde biriktirdiklerimi anlatmak için her şey tam kıvama geldiği an
bütün sihri bozan sayısız kanat sesiydi
yazacaklarımı tek, tek not almışken aklımın bir köşesinde, hepsinin uçup gitmesine bu kuş sürüsü sebepti
galiba ilk tümce "özledim" le başlıyordu ve devamını "seviyordum seni" tamamlıyordu ki; seviyordum tabiki
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!