Hani sen vardın, güneşle birlikte
sabahlarıma ilk gelen.
Hani sen vardın, çalışma masamı,
çiçeklerle süsleyen.
tek buğday tanesiydi toprağa ekiminde
önce yere uzandı gönlünce sereserpe
sonra da uzun süre kış uykusuna daldı
//...Ne zaman elime bir kağıt kalem alsam,
bilmiş bilmiş gülümseyen bir çocuk
gelip oturur karşıma…
Ona bakarken hüzün çağlamak ne mümkün
Sarı saçları savrulurken rüzgârda
Birazdan;
şehrin sokakları alabildiğine canlanacak,
menzili sana doğru bir bulut, çıkacak yola,
haydi sevdiğim, çık sen de sokağa,
o bulut var ya, içinde kar taneleri saklayan,
işte o bulut, ha yağdı ha yağacak...
kış günü her yer buz tutmuş, yavaşça yaklaşıyorsun pencereye,
saçakları sokaklara sarkan çatılardaki kuşları düşün,
birbirlerine sokuluşlarını, kursakları boş belki…
bir yetim, ışıklı bir spor ayakkabıdır tek hayali,
önceleri bir düştün
hiç uyanmak istemediğim
çorak gönlüme konup
kelebekler uçuşturdun
bir elinde sevgi
Üstünde kalen var sana bir siper
Yetişir ovanda güzel çilekler
Bütün özelliklerin görmeye değer
Her sabahın başka güzel Silifke
Cennet-Cehennemin dünyada şandır
farksızdı, göle düşen kedi yavrusundan
ayakları ıslak, üstü başı perişan
bilebilseydi buz gibi karşılanacağını
beynine yıldırım düşeceğini de bilse
gitmezdi, sürüklemezdi ayakları onu
cennet zannederek gittiği yere
Hiçbir şeyim olma benim;
Güneş ol, aydınlat dünyayı
Çiçek ol besle arıları
Yağmur ol, doyur toprağı...
“Hiç düşündün mü Begonviller üşür mü diye"
Hatırlar mısın nasıl tanışmıştık seninle, hangi gündü hangi saat
Tamamen rastlantısal bir şeydi, aklımda kaldığı kadarıyla
Ortak yanlar çoğaldıkça sanırım sıkça yaşanıyor bu olaylar
Ölürcesine sevdalanmalar, onsuz-sensiz yapamamalar…




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!