Toplam dokuz,
eğer hepsi yaşıyor olsaydı
ben yedinci çocuğundum
hayat gailesi yüzünden belki
belki disiplinli olmak adına
birimizi kucağına alıp,
Fizik olarak iri kemikli
Güçlü kuvvetli, biraz tombulca
Yüreği güpgüzel bir insandı
Erişilmezdi, çok büyüktü çocuk aklımda...
Beş sınıflı bir derslikte
Gurbette yuvasız kuşlara döndüm
Seni yakamadım ben kendim yandım
Güneş kadar varken mumlara döndüm
Bir de ilden ile savurdun beni
Nedir istediğin söyle bileyim
Hani Bazen
Bulutların üstünde
Hisseder ya kendini insan,
Sonra yavaş-yavaş, bir damla su
Bir tüy gibi, döne-döne düşer ya
Sarılır ya toprağa veya bir yaprağa
sabah uyandığımda
pencereden bakınca ilk gördüğüm şey geceden çatıya düşen çiy damlalarının kuru otlara akıttığı göz yaşlarıydı
Güzel gemiler kiminiz kırmızı, beyazdı kiminiz
Bugün hangi giz’in arkasında saklısınız
Hangi tül örttü mahreminizi
Bulutlar uçuşuyor bahçelerinizde
Akdeniz’in hangi incisindesiniz
Ben yorganı sıkıca bürünürken
Servilerin hışırtıları daha bir duygusaldı
Bahçedeki fasulyeler ve kabakların rengi
Yeşilden kavruk sarıya dönerken yaz ağlar
Demir alırdı yazdan güz mevsiminde bağlar
Bir sır gibi geldi gönlüme daldı
Beni akıl almaz düşlere saldı
Terk ederken bile yüzüme güldü
Bu densizden davacıyım hakim bey
Bazen yıldız oldu göğe tırmandı
Hani sen gülünce diyordun ya usta
küçük bir çocuk bağdaş kurar yüreğime
kıpır kıpır olurum sığmaz içim, içime
Hani sen ağlayınca
fırtınalar kopar yüreğimde diyordun ya
Bilmem ki kaç modeldi Bedford marka bir kamyondu
ne üstünde çadırı ne de tutunacak istinat duvarı vardı
her sabah erkenden yola çıkılır, öbeklenirdi insanlar
belli noktalarda erkekli-kızlı kamyonu beklerlerdi…
yollar soğuk, yollar ıssız ve yaşam biçimi olsa da acımasız




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!