Durmaksızın besleriz elemli beşiğimiz
Odları ateşinde koru körüklenen öz
Hangi değirmen taşı sırası keşiğimiz
Akıntıya kapılan daim sürüklenen biz
Kutsanır ellerimiz alkışlarında cömert
Yalnızlığın hecesi şiirin yazamadım
Kanat açsam yabandı ıssızlığımda valsın
Çıktım merdivenleri göklere uzamadım
Çemberinde gül oya sefası süren gelsin
Şiirin yazamadım yalnızlığın hecesi
Kutlu yolculuğum çileli katar
Yağmurunla besle sevginle öldür
Sevda vadisinde aslanın yatar
Doğum günü eylül peteğe baldır
Ana hatun başım tacım giyerim
Yazgımız gibidir sevdalarımızda
derin acıların gömülü toprağı
bereket saçar eğilir başaklarından
mahmur uykusundan uyandırılmış yola revan ay ışığını kıskandıran
Venüs'ün sırmalı saçları kadar karışık coğrafyasına vurulur
düşer yıldızlar.
Benim yaram aşk yarasıdır
Yükte hafif pahada ağır
’’Dar çerçeve gözlükler reçetesinden ama
Nazarlarından arı’’
Divan-ı lügatim indinde
Yazgısına mazhar.
Yazık etme gözüm inan kendine
Sevmek yüce erdem sevaplarıyla
Hata günahlarım mizan kendime
Suallerin varsa Yaradan’a sor
Bu evrene doğmuş fani insanım
Dolaşma buralarda sokaklar yalnız
Köpek ve kediler aç-susuz
Sahiller dalgalı çalkantılı,
Havada garip bir hal var.
Siliyor tüm izleri senden kalan
Harcandıkça doyumsuz, hoyratça aktı tatlı
Köşe başı meyhane, dünyalılar âlemde
Mahvına doludizgin, dörtnala koşan atlı
Oynak satranç tahtası, insanlığa halemde.
Ağlayan lavantalar, tarumardır bahçeler
Yine bir akşam vakti kasvetli gece
Nefes nefese üşüyorum sıcağına yıldızların
Yenilgisi mi alevli gözlerinin matemi
Mısraların hoşluğuna mıhlıyorum gergefi
Kaçıncı günahından mahrum kelepçeli.
Eski resimlerin sildim tozunu
Uykusuzum sorma yine bu gece
Hasretle koklayıp sürdüm yüzümü
Kederliyim yorma yine bu gece
Yıldızları sordum gamlı haline
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!