Yok edebilir miyiz iniltisini gecenin
Dallar kırık, çırılçıplak soyundurulmuş
Gür ormanın övgüye değer şöleninde
Yıldızlar seremoni için yakılmış sanki
Doğmayacak sabahların müjdecisi
Uzun uluyuşlarında kurtların
Nasıl tılsımlı bir bakış,
Öyle bir gülümseyiş ki!
İflah olmaz…
Hangi kalp buna nasıl dayansın
Uzansa’ da eli tutulmaz, ulaşılmaz ki
Dokunma bırak!
Üşüdüğüm andır ayaz geceler garip
Bir pencere kenarı ıssızlığında
Bezgin yorgunluğum düşmüşse dillere
Istıraplardayım
Bakışların gelirdi dile! Anlatırdı ya hani
Bilen insan utanır mı kendinden
Okudukça kendim cahil bilirim
Kızgınlığım aptal cesaretimden
Göklere nasıl erişebilirim
Öyleyse Tanrım senden dileğimdir
Dünya çilesini içmiş ey ana
Tanrı buna şahit bende şahidim
Hile düşüncesi kem nazar sana
Feleğe batmayan gözler utansın
Denizlerin şanı boncuğu inci
Kapanırsa geceler sensizliği nedeyim
Adın çarpar duvara İksirinde yüreğim
Kurulur dev kazanlar ruhum alıp gideyim
Yanmak uğrundaysa aşk yâr aşkına gereğim.
Hasret rüzgârıyla kulaklarım çınlıyor
Aşkın meyhanesi serdim postumu
Kabe’si niyazım atar gözlerin
Dara düşmüş gönül sorma dostumu
Gülü dikeniyle batar gözlerin
Yordum mazileri gezdim elleri
Bulutlardan ıslanır gözyaşında yaslanır
Sabahımın tanısın uyanışım bayrağım
Karılmış mayamızdan umudumuz beslenir
Nefesimin anısın sevincimsin bayrağım.
Kükreyen aslanların heybetinde gör beni
İnsanım diyerek gezen
Gafilin haline vah vah
Düşüncesi beyin ezen
Sefilin ilmine vah vah
Közlü düşmez aşkı narı
Ilgıt ılgıt eser bir seher yeli
Düşürür düşlerime yâr nazlı gülü
Eritir özlemle teni
Vadilerine uzanmış serpilmiş
Dört mevsim sımsıcak güneşi.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!