Can bedenden ayrılınca
Kavuşunca toprağa
Ey yalnız eşsiz ruhum
Hoş sedalar yayıyormuş
Dilberin dili
Güzel şarkılarını ballandırıyormuş
Müflis bezirgânın eski defterleri karıştırdığı gibi
Harmanlıyorum geçmişi anılarımı
Tozlu sokağında turlarken arşivlerin
Sunuyorum hatıralara saygımı
Gömüyorum... Ruhuna ’’El Fatiha’’
Bu dünya benim değil!
Tatlı tinsel düşleriyle gezen şair…
Düşürdüğünde kalemi yere
Fısıldayarak kulaktan kulağa heceler
Saçıldı yükselerek göğe.
Lirik yıldızlardan rengine bulut
Kuduz bir it dolaşıyor tasmasından boşanmış
Akıtıyor salyalarını saçıyor uluorta
Kirletiyor çürümüş beyinli ir toprağı
Murdar leş kokusu nefessiz bırakmakta adeta.
Perişan gökyüzüne bulut, buluta nem gerek
Öğüttüm düşünceyi boğulurum hıncında
yazılmış şahı ferman hak katı darağacım
evhama düşenlerin şafağının tuncunda
sancılı dolunayım yirmi beşlik tat acım
pir sultanın yoludur uludur düşlerimiz
Güzlerini sermiş ağlayan dilber
Kar yağmış saçların göze nem gerek
Rengine kararmış tararsın ezber
Desem ki meleğim aynam nem sürek
Aşkın budalası meyledip yanmış
Yok edebilir miyiz iniltisini gecenin
Dallar kırık, çırılçıplak soyundurulmuş
Gür ormanın övgüye değer şöleninde
Yıldızlar seremoni için yakılmış sanki
Doğmayacak sabahların müjdecisi
Uzun uluyuşlarında kurtların
Ezilirim un gibi şiir yazsam ne çare
Darağacı suyunda matem izi yaşın var
Sezilirim ben gibi taşıp yüzsem ne çare
Zindanları kuyunda hatim yazı taşın var.
Dizilmiş celladının kılıçları parlıyor
Nasıl tılsımlı bir bakış,
Öyle bir gülümseyiş ki!
İflah olmaz…
Hangi kalp buna nasıl dayansın
Uzansa’ da eli tutulmaz, ulaşılmaz ki
Dokunma bırak!
Üşüdüğüm andır ayaz geceler garip
Bir pencere kenarı ıssızlığında
Bezgin yorgunluğum düşmüşse dillere
Istıraplardayım
Bakışların gelirdi dile! Anlatırdı ya hani
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!