Divanı darında buldum kendimi
Boynuma asılmıştı yargı kılıcı
Ana rahmine düştüğüm günden beri
Günahkârım…
Kabul tüm günahlar benim.
Ey kuyu! Çocukluğum hatıraların la dolu
Çıkrığa ipini sararken, titiz ve itinayla
Gözlerdim gelmeni…
Beklerken; tekrar, tekrar salardım çıkrığı
Yeniden; sanki yeni gelmişim gibi.
Eylülün hüznü geçti üzerimizden
kolları kanatları kırık anıların
göz çukurları çöl mezarlığı
tozlu arşivlerde saklı kaldı şiirler
paletli tankların ezdiği.
Dün gece düşümde gördüğüm ana
Efkarlı mı başın gözlerim söyle
Duaların bulut seyrini bana
Ay mı hilal kaşın nazların söyle
Eylülün tortusu çöküyor hüzün
Eylül yağmurları toydum ıslandım
Sırılsıklam ruhum, düşümle yandım
Göveren meyvemdin, alına bandım
Hamdolsun aşkıma, sabrıma kefil
Mevla bahtım yazmış, dem kalbim sefil.
Ey ruh!
Cesedini gömdüklerinde toprağa
Çürüyecek bedenin,
Beslendiğin dünyevi nimetlerinden
Nasiplenirken yılanlar çıyanlar tende
Korkusuz gece karanlığı olacak
Şiirlerim serip sürsem
Ozanlar huzura dursam
Ahvalimi nedir sorsam
Edep erkân söz dem var mı?
Şiir ruhun özden yâr mı?
Sarıçiçek güzel çiçek bal çiçek
Koklasam okşasam rüzgârın sarsam
Özünden sineme bin bir nefes çek
Aşk-ı derya olup suyunu karsam
Yıldızlar sevişir geceler boyu
Türkün dili sazı telinden çalınır
Güftesi bestesi nağmesi
Derin tarihi yazılır Fırat’ın
Gönüllerden taşar aşk
Yaşama bentlerinden
Can suyu karışır kana.
Havada puslu hüzün dağılmıyor bulutlar
Alevli yıldırımlar kurşunlar başımıza
Ruhum deli havana yeryüzünde tabutlar
Ortadoğu pazarı ar damlar aşımıza
Analar doğuruyor yetimlik tadım değil
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!