Anıtını dikelim demokrasinin
Mıhlayalım on iki sütuna!
Gül bahçelerinin rengi erdemi
Bağlarına dağlarına ovalarına
Akalım ırmaklar çeşnisi suyumuz pak
Esintisi tatlı rüzgârlarına sevdalı memleketim
Dinliyorum efkârı rüzgârın ağıtında
Cömertçe sunuyorsun bu ozana ilhamı
Sancısıdır doğumun Mevla’m koru katında
Müjdeli başlangıçlar gözlerden silsin gamı
Aşk diye ağlayan çağlayan dilber
Kurumuş nehirler ekinler orak
Kar yağmış bacalar ocağa kül ser
Dökülmüş saçların eldeki tarak
Aslı olsan Tanrı, kereme sunmaz
Can çekişen acısıyla
Ay sararmış sancısıyla
Bezirgânı hancısıyla
Ayrılığı böyle yazmış.
Kapıların yaslı kaldı
Ozanım diye çıktım yola
Çile kedere derde mola
Sevgi bilmeyen kötü kula
Söyle derdimi derman eyle
Ozan diyarı naçiz kulum
Tutuşan kalbime nedir ki çare
Sevda çöllerine salan nazlı yar
Şifasız bir derttir açtığın yara
Ellerine kına yak da öyle git
Döndür gözlerini bak da öyle git
ne bir kuş var gökte ne de bir turna
yalnız ovaların tatlı durgun gölüne
çoktan batmış güneş erkenden
görmez gözü gecenin
koynunda beslediği ne de,
bir yıldız izi var.
Garip ellere yazılmış ömrüm örmüş ağlarını düşürülmüş aşk
Hükümlüsüyüm zindanlarına müebbet
Mekân kurduğum narına yâr olduğum düşlerimin kan uykusu
Kaynat göklerinden boşalsın bulut
Ekmeğim katığım nefesim...
İçtiğim su.
Sessiz devrimler yaşatır aşk
Dinliyorum gümbürtüsünü davulların
Susturamıyorum çarpıntısını kalbimin
Ruhumun yükselişi kanatlarında
Irağına yolculuk uçsuz ovaların
Ne hoştur ah bilsen aşk.
Gelir mi saza söze hasbihalimizden
Unutulmaz destansı güzelliğiniz
Çatlardı aynalar boydan boya tutku dolu saatler
Yelkovanla yarışırdık rüzgârlarıyla
Kuğu gibi süzülüp dansa durarak
Uçardık kanat takıp mavi ufuklarında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!