Açtım mektupları geriye sardım
Mazilerin bağı bülbül öter mi?
Mahpus gönülleri periye sordum
Nergislerin dağı sümbül biter mi?
Kucağında yârin çiçek olsaydım
Her birisi öylece çekip gittiler
Tek, tek…
Dönmediler bir daha hiç
Seslerini rüzgâra katarak
Arkalarına bakmayarak.
Dünyada bir kadın değilse özgür
Yaşamdan sayamam gün ve zamanı
Son nefes doğumun sancısıdır sür
Kutsa doğuranı şahı yamanı
Doğanın saflığı sadeliğe eş
Hilal kuşağıyla sultanım nakip
Ay hüznün sürmesi sineyi yakıp
İnci gerdanların tacını takıp
Mil çekmiş çölüne sürgün gözlerin.
Zincirlere sarsan kölen kalsaydım
Dur yolcu! Nereden gelirsin nereye gidersin?
Yorgunsun otur biraz nefeslen
Hasbıhal edelim geldiğin yerlerden
Yolu dert etme sakın!
Zamandır gelip, geçen
Güneş boğmuş geceyi
Hüzün-ü perdelerde
Şair yazmış heceyi
Bestekârım dillerde.
Süt kuzu satılır mı?
Gel ey dost, gül dost düşünelim
Bir gün gelecek bir gün; o günü
Hiçbirimiz göremeyeceğiz
Vazgeçmek, geçmemek diye
Bir derdin de asla olmayacak.
Yarınlar olmayacak ne de kuracak düşün
Yazgısı bozuk düzende
Değiştirilemez yazgılar kervanı yol alır
Mistik azaplar çukurunda ateş
Kaynatıp durur kazanı
Cennetin suyu-gözü hatırına.
Bir düş uykusuna yatırılmış gibi
Hissetmeye başladım kendimi
Dönen dünya dolapları çarkında feleğin
Bana aynı düşü gördürmesi nasıl duygudur
Ağırlığında ezilir eğilirim
Yılgınlığı ne beladır ki…
Solmuş yaprakları baharları güz
Duygular harmanı yığdığı zaman
Göz mü bulut olmuş yüreğim mi köz
Ak sütünü göğün sağdığı zaman
Kurşun yarasıysa geçme ilimden
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!