Ey dost sözüm sanadır
Arif ol anla beni
Dost sıcacık anadır
Kerem ol dinle beni
Boz bulanık gölüne
Eğlen ey dost sana nasihatim var
Selamsız sabahsız zandan naçarsın
Acı söyler dilim kabahatim var
Elem soluyarak serden geçersin
Cem-i divanında ikrar vermişsen
Hüznümüzü gömeriz doyumsuz kara toprak
Bulutların sağanak dök közünü sağlam at
Tabutsuz bedenlerin kefensiz kuru yaprak
Şuursuz insanlığa kâinatım izan kat.
Hoyratça tüketiriz gönüllerin düşünden
Ar etmiş ekmişsen yedisinde
Yetmişinde kâr etmek mi düşünce
Döngüsünde dünya yaşamakta ölmekte var
Felsefesiyle yoğrulmuşsa hamur
Kâr-zarar hesabını yorma
Mizana kalsın.
Yeryüzü sofrası kurulduğunda
Hiç düşündün mü?
Sen yoktun ey hancı.
Bu sofradan senin gibi nice açlar geçti
İnkar geldi azdı...
Acılar ortak, ağıtlar aynı, töreler benzer
Bayramlarımız birlikte kutlanır
Yaşam kültürümüz bir
Bu topraklar bizim, bu bayrak bizim
Gelincik tarlasındaki çiçekleriz biz
Görkem'i ihtişamıyla raks eden bu evren
savrularak intizam-ı ahenk içerisinde
barındırdığı her şey farklı gör ki türlü renklerde
ey insanoğlu!
nedir düşüncen?
Divanı darında buldum kendimi
Boynuma asılmıştı yargı kılıcı
Ana rahmine düştüğüm günden beri
Günahkârım…
Kabul tüm günahlar benim.
Ey kuyu! Çocukluğum hatıraların la dolu
Çıkrığa ipini sararken, titiz ve itinayla
Gözlerdim gelmeni…
Beklerken; tekrar, tekrar salardım çıkrığı
Yeniden; sanki yeni gelmişim gibi.
Eylülün hüznü geçti üzerimizden
kolları kanatları kırık anıların
göz çukurları çöl mezarlığı
tozlu arşivlerde saklı kaldı şiirler
paletli tankların ezdiği.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!