Gecenin kusuru değil karanlık
Merhamet zaafı değil insanın
Zembereği işler zamanın
Göçer insanlık
Ya Rabbi, yardım eyle bir ahir zamandayız
At izi, it izine, gün geceye karışmış.
Doğrular, yalanlarla örülmüş, ziyandayız
Hakikat, sırlarıyla bilmeceye karışmış
Nasıl bir dünyaya düştük azizim
Beyaz belli değil, al belli değil.
Kırkıma varmadan sızlıyor dizim
Omuzlar bükülmüş, bel belli değil!
Ayak belli değil, kol belli değil!
Dünyanın çivisi çıkmış azizim
Bahar belli değil, yaz belli değil
Tilki talan etmiş kümesi bizim
Tavuk belli değil, kaz belli değil.
Mesafeler kısa, gönüller ayrı
Göğsümdeki ummanda yüzen gemiler kayıp
Sen hala gözlerimde bir ışık arıyorsun
Son çıramı yaktığım kuyuma dalıp dalıp
Su beklenilen yerden enkaz çıkarıyorsun
Saraya sultan etmez, atıldığın her kuyu
Sakın ha, kurma bina sönmüş ocak taşından
Ya çatlatır kirişi, ya duvarda iz kalır
Korkma itten çakaldan, kork mazlumun yaşından
Onun tahribatına atom yetersiz kalır.
Bu dünyanın malına, sefasına güvenme
I
Hayat, doğduğun evde yanan ocakla başlar
Umut, nabza göredir, azaldıkça yavaşlar
Diptedir ilk basamak , varlık bazen yoktadır.
Ölüm, umutlarının tükendiği noktadır.
Bazı insanlar gördüm, aynada sureti yok
Kaf Dağından dem almış masala benziyorlar
Kalp tilkidir akıl yok, dil aslan heybeti yok
Koyun postu giyinmiş çakala benziyorlar
Ağzında yuva yapmış yalanın bin türlüsü
Hakikat üzere çıktığım yolda
Varda yoku gördüm yokta var oldum
Sağımın hükmünü yitirdim solda
Ateşte gül açtım, gülde har oldum
Gün oldu çöllerde mecnuna eştim
Ben ki yalnızlığın keyfini sürmek
İstiyorum diye şiire sardım
Nereden çıktı bu kalabalıklar
Bu ince alaylar, bu kabalıklar...
Hiçliğin efsunlu sırrına varmak
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!