Bazen gönül öyle bir derde düşer
Dolanır sözcükler, dile bulaşır
Civanmertin yolu namerde düşer
Adı lekelenir, dile bulaşır
Hakkı arayana her kapı duvar
Gurbet yarası gibi sevdiğim ayrılığın
Tadı yok yarasına tuz basmaya kim gelir
Kim çıkarır içimden bu kurşun yarasını
Annesizlik gibi her yürekten aşk dilersin
Gurbet yarası gibi kurşun yarası gibi
Yokluğun kıyısına kurulmuş dar ağacı
Kördüğüm misali, adım attığım
Her nokta sayende karmakarışık
Her anı karanlık aşkı tattığım
Süzülmez perdeden odaya ışık.
Her bahçe gül kokar seni gördüğüm
Nazenin, yol uzun, vakit daracık
Gölge boyu aştı, uyuyor musun ?
Sözcükler hükmünü yitirdi artık
Dile köz bulaştı, duyuyor musun ?
Bir damla çiğ düşer ilk cemre ile
Bin minnet duyarak akar gözlerin
Havaya kin düşer, toprağa hile
Haklıyı haksızla yakar gözlerin
Kucağı ana kokan bir kadın tanıdım ben
Bakışıyla asırlık çınarları devirir.
Kimi zaman gülüşü hoş bir imbattır esen
Kimi zaman meltemi fırtınaya çevirir.
“Yavrusunun ardına dalan bir dul bakışı”
Kocaman bir dünyam olsa diyorum
Sokaklardan parça parça toplayıp
İçine sığdırıp tüm çocukları...
Masmavi gökyüzüm bir de denizim
Ne kışlar yaşamışım, adına bahar deyip
Ayaza aldırmayıp, güneşe aldanmışım.
Bilinçsizce daldığım bataklıktan gül derip
Aldığım rayihayı miski amber sanmışım.
Gölgesine sığındım meyvesiz ağaçların
-ı-
Kırk yıldır bir bedeni beyhude gezdirmişim
Ardıma bakıyorum, geçmiş zaman ağlıyor.
İblis gibi ateşe toprağı ezdirmişim.
Kibir kahkasında, tevazu kan ağlıyor.
Yoluma taş koydu iblisin biri
Yönümü değiştim yol küstü bana
Yüzüme bulaştı elimin kiri
Yüzümü yıkadım el küstü bana
Temaşadan uzak gözden usandım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!