şimdi ne çabuk geçiyor yıllar, önceleri yani sen özelleşmeden, ben ömrümün baharındayken
sanki bir yıl gibi uzun gelirdi her gün
ne iş biterdi, ne telaş, ne de yetişme heyecanı eve, ocağa çoluk çocuğa
akşam vakitleri, ufka her kızıl düştüğünde
hüzün kaplardı gözbebeklerimi, dinlerken kendimi
sanki bir daha doğmayacakmış gibi güneş
gün boyu yanımdasın da, seni benden
gün batımlarının kızılı alıyormuş gibi
karmaşık...
Akşam üstünün loş fukaralığı öyle bir siner ki üzerime
her gün bin kez kılıçtan geçirirken Edison’u
dünyayı aydınlattığı için de bin kez dua ederim aksine
gece üryandır her zaman, karanlık ise hain
aslında ikindiden konar omuzlarıma hüzün kuşları
Nazım'ın milyonda biri kadar güzel yazabilseydim sana olan tutkumu
ben acemi, sen fidan olmazdın
değil mi
yolumu gözleseydin
bu satırları yazmıyor
şu an ağlamıyor olacaktım
evimize uçarak gelecek
kasımpatıların en heyecanlı günleri başladı
İlk kez aşık olmak gibi
yağmur damlaları düşerken goncalarına
kuzeyden esen hafif rüzgarla
salınıyorlar işveyle nazla
"Geceden kalma endişeler silsilesi
Bütün beynimi işgal etmişken
Sözümü unuttum sanma"
Bir gün sana günaydın demiştim ya
Sonradan bir noksanlık hissetmiştim
ekin tarlalarını süratle geçip
baharın yedi rengine bezenmiş alana geldiler
bir taraf deniz diğer taraf Toros’ların yamaçları
pürenler çiçek açmış, neşe ile işveleşen karağan çalıları
ve taze kozalaklarıyla nazlı nazlı salınırken çam ağaçları
el ele tutuşup papatyaların süslediği bayırlara yol aldılar
Bir yaz günü harman zamanı
Gökte yıldızlar ve yeni doğmuş ay vardı
Annemin pabuçlarına benzer
Bir çift pabucum olmasıydı tek isteğim
Maviydiler gökyüzü kadar
Biçare yaralı, yorgun bir yürek
Kem söz söyleyemem, neyime gerek
Kimseler kalmamış, dünyaya direk
Acıyla yıkanmış, hallerde kaldım
Ne bulursa insan, bulur dilinden




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!