pencereme düşünce
ve denize sarılırken ay
müzmin bir tembelin
çevikliğiyle doğrulurken
uzandığım kanepeden
içime dolardı bütün ışıklar
Bu gün uzun-uzun seni anlattım bana
Bakamadığım gözlerini
Bir kerecik göz göze gelsek
Biliyordum gözlerimdeki boşluğu göreceğini
Başım öne eğik duruşum işte bu yüzdendi.
hava sisli de olsa
yoktu bir önemi
malta erikleri hala
çiçek telaşındaydı
umursamıyorlardı
arıların sesini
“Dün akşam inerken merdivenlerden, ayaklarım birbirine dolaşıp
tökezledim birden, bazen koşar adım yürüsek de, yerimizde sayarız
çoğu zaman”
Bu gün sana beni anlatacağım, ne iyi ettin kapıyı kapatmakla
ardıma bakmamayı öğrettin böylece. Düşünmüyorum şimdi
Ne zamandır böylesin, hiç düşündün mü
Yıldızların göz kırpmalarını, güllerin gülüşünü
Sevginin sıcaklığını ve aşkın hüznünü
En son ne zaman yaşadın
Hiç dilek tuttun mu, seher yıldızına bakıp
bu gün yine senin özleminle dolup taşıyorum
engel olmaya çalıştıkça daha bir coşuyor gözpınarlarım engel olamıyorum
yattığın kanepeye oturup, kokunu
sıcaklığını, seni aradım yoktun
sensizliği bir türlü kabullenemedim
Bu mektup sana;
yazıyordu masadaki vazoya yaslanmış mektuba iliştirilmiş
dikkat notunda...
Ve "Merhaba" diye başlıyordu ilk cümle.
sorma
“kaç bahar geçti sensiz
kaç mevsim kaç yaz
hiç fark etmemişim
bu nasıl ayaz”
“Yaşama ait bütün hissedişlerin kaynağı sen isen
anladım ki ben de yaşıyorum ve varım”
her şeyin tek başınalığını düşündüm gün boyu
örneğin kaldığım odanın balkon yüksekliğini aşan harnup ağacı...
işte o da tek başınaydı,
Sevgileri sana yazdım, nazı kendime
Umutlar yükledim bazı kendime
Vefayı sana yazdım, borcu kendime
Bir vefa bir dostluk alacağın var
Borçlarım çoğaldı aştı binleri
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!