sabah yürüyüşünde
yolumun üzerinde
bir kadına rastladım…
ne yana gideceğini şaşırmış
eskiden de dam başında açardın
mis kokunu etrafına saçardın
rüzgar vursa uğrun uğrun kaçardın
pencereye kul oldun sarıçiçek
yola düşer nice yaylak geçerdin
gene yağmur yağıyor, üşüyorum
yağmasın desem, dala yaprağa,toprağa
yağsın desem, bana yazık ama
düşünmeden daracık mezara sıgacağımı
havadar, geniş ve güneşli yerler arıyorum
Ayağında lastik terlik,
Başparmağı çorabından fırlamış
Elleri kirli çocuk, sırtında kâğıt torbası
Ve dünyanın onca yükü gözlerinde…
Gel çocuk diyorum,
...ne zaman uykuya dalsam
uzun bir yolculuğa çıkar
seni ararım her yerde
papatya tarlalarında ve gelincikler içinde…
ılık ılık bir duygu akar damarlarımdan yüreğime
En deli günümdeyim bugün;
Gidin başımdan kara bulutlar
Kayıp zamanlar ülkesindeyim
Buzdağları çöktü düşlerime
Gidin başımdan; kalbinizi kırabilirim...
Adı bilinmeyen kır çiçeklerinin
Gölgesinde duldalanmak isteyen
Kelebekleri düşünsene
Galiba memleketin keyfini
En iyi sürenlerdir onlar
Ah bir de ömürleri bu kadar kısa olmasa
Beğendin mi yaptığını
Esme diyorum sana esme!
Çocukluğumdan hatırlarım
Bir esmeye başladınmı, günlerce sürerdin
Önüne kattığını sürükler
Sokakları bir güzel temizlerdin
tüm dertlerim döndü söze
gönlümden gam sıza sıza
bahar iken koştum güze
eyvah beni, eyvah beni
nice idim nicelendim
Devlet memurlarına sürgün yeri derlerdi
Bense hep hayranlık duyardım öyküsüne
Fransızlar kuşatmışlardı şehrin her yanını
Ekmek yok su yok, Şahin Ağa savunmada
/..Penceresi perdeli, çiçek açmadı zerdali../
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!