Her sonbaharda yaprak döker içim,
En karanlık gecede nefessizim.
Sanma gidince bir daha dönerim,
Hoşça kal, biz seninle yapamadık,
Yalnızlık mevsimine demir attık.
Noktasız, virgülsüz uzadı veda,
"Seviyorum"un savurduğu çağda.
Oynadığım yalnızlık oyununda,
İnsan düşmeye görsün cancağızım,
Hayat dayanılmaz görünür bayım.
Kara bulutlar var üstümde,
Mısralar boğazımda düğümlendi.
Tel tel dökülen saçlarım,
Akşamında hüzünlendi.
Çok mu şey istedim senden,
İnsanın yüreği de, sinesi de,
Bu kadar mı yanar?
Yaralayan yarense,
Yara daha çok kanar.
Kabuk bağlamaz yaren yarası,
Her şey seninle başladı,
Sanki seninle bitecek.
Sensiz koca bir yalandı,
Sen var oldukça sürecek.
Bakışın bile mucize,
Bugün gözlerim aradı seni yüreğimle,
Öylece bakındım, olmadığını bile bile.
Başına bir iş mi geldi, nereye gittin?
Sorular sordum, konuştum kendi kendimle.
Göz göze gelmemiz bile yetermiş meğer.
Ne çok şey götürdü geçerken yıllar,
El oldu her gün baktığım aynalar,
Ah edip hatırladığım anılar,
Yaşadım mı, yaşamadım mı anlat,
Ömrümü resimler geçidi sarar.
Keşke hayatım bir yapboz olsaydı,
Ya da geçmişim kurşun kalemle yazılsaydı.
Bozabilseydim, silebilseydim keşkelerimi,
Atabilseydim hayatımdan ceylan gözlerini.
Neden, niçin? Ben bu bir isyansa, affet Allah’ım.
Hiç bu kadar hızlı koşmamıştı,
İki iki çıktı merdivenleri.
Nefes nefeseydi, boğazı kupkuru.
Sevdiceği işte oradaydı.
Oysa yanıldı,
Bu sefer yirmi sene önce gelmişti.
Gün geçmiş ve kurumuş yapraklarda,
Gökyüzünün rengi solmuş dağlarda.
Bir kuşun sesi örter her yarada,
O, düş kurduğum yürekte ağlıyor.
Küçük, kasvetli şehir her satırda...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!