Hüzünler kulübemde, güneş söndü.
Akıp gidiyor zaman, dağı taşı delerek.
Toz kokulu yüreğime bir sızı dokundu,
Yaz çiğine takılır kelimeler, dile dizilerek.
Karanlığa büründü gönül dağım,
Havada naif bir toprak kokusu,
Yağmur dövüyor bedenimi.
Avuçlarımda demli bir çay,
Bir hüzün dağlıyor yüreğimi.
Sonbahar, yağmur ve pazar,
Senden başkası bana haram olsun,
Doğduğun güne bin şükürler olsun.
Hiç olur muydu ki Leyla’sız Mecnun?
– Bakma! Senden başkasına gözlerim,
– Elinden başka el tutmasın elim.
– Seni çok seviyorum, son sözlerim.
Son yapraklar uçuşuyor,
Sonbaharın son ayında.
Son kez düşecek,
Toprak olacak, önünde sonunda.
Dün umudun rengiydi,
Umudu Kafdağı’nın ardına atmışlar,
Ne yolunu bilen var, ne de izini.
Ara ki bulasın,
Parçalasan da bedenini.
Tamam, umut fakirin ekmeği,
Anladık, yaşayamaz fakir ekmeksiz.
İçimdeki o acı sessizlik,
Uzun yıllar sonra tekrar konuştu.
"Geçmiş gün" derler ya,
O his bugünkü gibi yeniden oluştu.
Beni okşayan ellerinin,
Neden daldın gittin uzaklara?
Mesafeler engel midir kavuşmalara?
Suç yolda mı, yâr da mı?
Hangi bülbül konar bu vicdanlara?
Solan gülü,
Sonbaharda gelen yağmur,
Ne dal bıraktı, ne de budak.
Ne varsa, aldı götürdü benden,
Bundan sonrası hüsran olacak.
Eskiden yanan yürekler,
Sonuçta tek gerçek ölüm,
Tabuttan başkası yalan.
Kalubelada görmüştüm,
Pula kul olduğum yalan.
Külümü ateşle yakın,
Ne zaman düşüme gelsen,
Hayallerim yıkılır, üşür.
İki damla yaş düşer gözümden,
Dilimden ıpıssız cümleler dökülür.
Penceremi döven yağmur,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!