Tanıdık bir sesle yüzüme vurur;
Pencerenin kenarında duran.
İçimdeki nedensiz yaprak dökümü,
Eteğindeki taşlardan.
İhaneti gördüm yalın ayak;
Bir hayalde bocalıyorum;
Kalbim halden hale giriyor.
Kan öksüren ciğerlerim
Beynimi kemiriyor.
Aklımı yitireceğim;
Başımı ecel yastığına koydum;
Öleceksem kollarına sarılıp öleyim.
Kâbuslar görmeye başladım yine;
Gayrı yüreğime taş basmazsam namerdim.
Dayanılmaz bir ıstırap içindeyim;
Dili dilde közledi, yel.
Göze birden düştü ateş.
Gönle geldi ürkek bir el,
Hare hare çöktü ateş.
Akşamlar zindan yarası,
Bu aynadaki de kim, bu gördüğüm yüz?
Gri saçlı, alnında derin çizgili birisi;
Sanki bir düşte karşılaşmışız,
Yüreği eksik, sürgün yemiş belli ki.
Gökyüzünde sonbaharın nefesi, güz dumanı;
Havada hazan, yüzümde keder,
Yara üstüne yara sardı dünü, bugünü.
Göçebe hayatım adres değiştirdi,
Yine ayaklandırdı aynadaki hüznü.
Yağmurlu ikindilerde kaybolurum,
Durmadan aklımda,
Bu kâbuslarla geçmiş zaman.
Bir hıçkırıkla dizilir dudaklarıma,
Her gün sil baştan.
Sığamıyorum odalara,
Kor ateşler içinde,
Gönlüme özlem düştü.
Görmesem de tükenmezsin,
Sensizlik ciğerlerime çöktü.
Hasretinde prangalar,
Yılın son demlerinde bir aralık gecesiydi,
Dilime gam düşmüştü, gözlerime hüznün hazanda.
Dünyanın en uzun gecesinde mevsim beyaza hasret,
Kaldırımın üstünde, suskunluğun tam da ortasında.
Kalbim üşür, hapsolurum; başlarım sensizliği yaşamaya,
Ayrılık atına eyeri vurmuş,
Bir zamanlar dizlerinde yattığım.
Boş işlerle yazgısını unutmuş,
Ben kendime ettiğime yanarım;
Sevda dedikleri kapkara yolmuş.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!