Hadi gel, tut ellerimi.
Ağustosun son yaprağı gibi düştüm;
Hayatımın son çeyreğinde,
İçten içe çürüdüm.
Savruluşum sensizliğimden;
Sordum: "Aşkı nereye koymalı?"
Dedi: "Kalbine göm, kimseler görmesin!"
Dedim: "Kalp de bir gün yorulur mu?"
Dedi: "Yorulsa da sevdadan dönmesin!"
Ben sustum, gözlerim konuştu.
Doğmak da ölmek de haktır,
Solar çiçeklerin bir bir.
Bir başı, bir sonu vardır,
Yüzün taşa siner bir bir.
Bu kaçıncı şah deyişin?
Kırıldım…
Ama ses etmedim.
Her defasında “geçer” dedim —
Geçmedi…
Ağrının ritmine
Ölüm bir solukluk mesafede,
Bir çentik daha attım bugün de.
Kuru dallar gibi yok olmanın eşiğindeyim,
Bir bir söner ardımda günler, hiç hükmünde.
Sol yanımda koca koca yaralar...
Zifiri karanlıkta yürüyorum tek başıma;
Kırbaç gibi döğüyor rüzgâr.
Ellerim sızlar akabinde;
Avaz avaz bağırıyor kaldırımlar.
Ne cebimde tek bir kuruş,
Bir düşün ortasında,
Çürümenin arefesindeyim.
Bahar gecesinin soluk güzeli,
Zelzeleye tutuldu bedenim.
Ansızın bir yağmur çiseler,
Bahar kokuyor kefenim,
Kırgınım şarkının diline;
Bu göğsümü bastıran,
Şurama batan gözlerine.
Ötesi yok çaresizliğimin;
Ağustosun ortasında üşüyor kalbim;
Kaldırımlarda arıyorum, sanki buradasın.
Zaman zaman da deli gibi dövünüyorum;
Sonra bir çocuk gibi avunuyorum ansızın.
Bir garip hallerde özleminle savruluyorum;
Günlerden çarşamba,
Dışarıda yağmur çiseliyor,
İçime ise sensizlik yağıyor.
Aklımda ölüm ve sen varsın,
Hiçbir zaman tutamayacağım elin,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!