Mühürlü sözcükler kül eder sırça köşkümü,
Ardından bir et parçasındaki yangın tutuşur.
Eski bir şarkı, çok uzaklardan vurur gönül dağımı.
Yokluğunla gönül evim siyah zülfünle tel tel olur.
Gönül süzgecinden her seher düşer bu gözyaşı,
Seni fallarda aradım, sordum, bulurum ümidiyle.
Heyhat ki çığlıklarımı yüreğine uçuramadım.
Aşkın duaları kalpten kalbe yolunu bulurmuş,
Adım adım uçtun elimden, ardından bakakaldım.
Üç beş adım kadar yakın, Fizan kadar uzaktaydın.
Havada yağmur kokusu,
İçimde karabulutlar var.
Köz olan yüreğime,
Sağanak sağanak yağar.
Kimseye söyleyemediğim,
Üzerine basılan taş gibi hissiz,
Yumruk kadar yüreğin,
Hatıralara gölgen kazınmış,
Her yerde ayak izin.
Üşüyor kaldırımlarda,
Kalabalıklar ortasında,
Kaldırımda yürüyorum,
Hiç kimseye değmeden,
Yalnızlığımla konuşuyorum.
Basıp geçiyorum,
Kelebekler kadar ömrü olan ben,
Kuşlar gibi uçarım sandım.
Daha kozamdan çıkamadan,
Daldan dala konarım sandım.
Üç günlük dünyada,
Bahtımı üfledi ince bir rüzgâr,
Pastırma yazları aldanışıyla.
Erken indi akşam karanlığı,
Belli belirsiz duygularla.
Kayalar sarp, yolcu yorgun,
Gözlerim derin kuyulara düşmüş,
Dünya gemisinde yalpalıyorum.
Duvarda demir çaresiz çürümüş,
Kum denizinde su bulamıyorum.
Düğüm düğüm içim, kor ateşlerde,
Kör kuyulardayım, kör kuyularda,
Ne çıkacak gücüm var,
Ne de çıkmaya cesaretim,
Ölüm var, dirim var.
Sonbaharın son günleri,
Dışarıda lapa lapa kar var,
Anılar beyaz içinde.
Ne güzel karda üşümek,
Hissetmek iliklerimde.
Her tane ruhumda kelepçe,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!