Ankara’da ekimin son günleri
Sol dizimde, sol yanımda,
İnceden naif bir ağrı sızı.
Beklemek zor, demir kapılarda.
Meşhur bu diyarın ayazı, kışı,
Kırkından sonra daha da dertlenirmiş insan,
Yalnızlık türküsünü duyarmış uzaklardan.
Nerede kaldı o çocukluk, gençlik yıllarım?
Benimle yaşlan bir bir eksilen umutlarım.
Pencerene duvar gibi örülmüş yalnızlık,
Ne soranın, ne bir selam verenin var.
Gönül ayrı düştüğünden beri,
Yastığın sırılsıklam düşünde kanar.
Bir tek kibritin cılız aleviyle başlar,
İnandığın yerden kırarlar hep,
Önce yüzüne düşen gülüşü gider.
Üç beş damla kan ve gözyaşı,
Avaz avaz bağırıp bin ah eder.
Yüreğindekini bir türlü sökemezsin,
Öyle kırgınlık var ki üzerimde,
Tarifi imkânsız...
Lime lime olmuşum,
Sanki bir ölüden farksız.
Ne çığlıklarımı duyan var,
Derin kırgınlık ve boşluk,
Ruhumu delik deşik eden.
Yollar uzun ve dikenli,
Hadi yürü, yürüyebilirsen.
Kalbim silinmez duygular içinde,
Kara buluttur yüreğini acıtan,
Sahte yüzlere maske takılmış.
Gizli bir fısıltıdır hayatı çürüten,
Yürek acısı taştan da ağırmış.
Üzerini örtmek istersin yaşanmışlıkların,
Baktığım her yerde sen,
Her şeyde sen varsın.
Nasıl söylesem, nereye gitsem?
Yalnızlığın başkenti kadın.
Bırakıp kaçsam diyorum,
Yıkılmaz duvarların,
Aşılmaz yolların ardındasın.
Ne bahar var, ne de hazan,
Kurumuş, çürümüş yaprağın.
Batmış bir gemide,
Seviyorum seni.
Uzun uzun anlatıyorum sevdamı,
Ruhuma, aynanın karşısında.
Camda seni görüyorum,
Umursamazmış gibi
Geçip gidiyorum oradan.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!