Ordu' da doğdum.
Bu Yirmi Üç Nisan’da,
İçim buruk biraz.
Tuna’yı dörtnala geçen
Bin atlı, yalanmış...
Şiirler öksüz kalmış,
Ne değerli erdemmiş adam olmak,
İnsan her kötü davranışından sonra,
Vicdanında kendini sorgularmış da,
Yine de hatalar yaparmış.
İnsan, erdemli olmanın değerini,
Ayak izlerimi silmiş deniz,
ama ben hâlâ oradaydım
bir gölge gibi
kendimi takip ediyordum.
Güneş battıkça
Bir adım attım,
ne uzağa ne yakına
tam olduğum yerin içine.
Sustuğum cümleleri
kendi kendime söyledim bu kez,
Bazen tek başına başlarsın,
Boş bir salonda ilk adımı atar gibi.
Ne seyirci vardır, ne alkış,
Ama ruhun duyar yankısını cesaretin.
Her adım bir izdir zamana,
Adımı unuttum,
biri söylese bile dönüp bakmam artık.
Kendime seslenmeyi çoktan bıraktım
çünkü duyan yok içimde.
Aynam bile yalan söyler oldu
Adını anmak…
sanki taş yutmak gibi.
Boğazımda bir düğüm,
göğsümde
kabaran bir anılar denizi.
Bir gün geldi,
adı dudaklara değmeden soldu,
sessizliğin kıyısında unutuldu,
bir gölge gibi çekildi geçmişe.
Kime ait olduğunu bilmeden
Sustuğum kelimeler
dudaklarımda ağırlığını yitirdi,
konuşmadan da anlatmayı
öğrendi sonunda kalbim.
Bir zamanlar kaçtığım aynalar
Ağlarmışım, gözlerimde bir cam kırığı,
Geceye yırtık düşler serilirmiş.
Bir fısıltı geçermiş evlerin arasından,
Ölmeyen bir ses gibi yankılanırmış.
Bir kadın beklerken üşürmüş.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!