Büyük problemler var demektir ruhunun derinliklerinde. Gecelerin artık züldür sana. Ne diğer insanları düşünürsün bir nebze, nede kendini. Sadece aslolan sen ve egondur. Yirminci Yüzyıla damgasını vurmuş diktatörlerin hepsinin yürekleri soğuktur. Belgesellerde izleyin bakın bana hak vereceksiniz. Hepsi buzdolabı suratlı adamlardır. Hiç kahkahalarla gülenini gördünüz mü? Onları normal insanların yüzbin kişisinin içinden seçersiniz...
İnsanın sıcak kanlı olması her ne kadar tamamen kendi elinde değilse de, insanın kendi kendini geliştirmesi ile karakterine olumlu eklemeler yapabileceği de bir gerçektir.
Sadece
şiir yazanları okuyanları değil
yüreklerinde şiir taşıyanları da unutmayın...
Unutmayın vatan sevdalılarını
hainlik edenleri
''Gün akşam olur elinde kitaplar
ve bir demet çiçekle çıkıp gelirdin
bir kez bile unutmadın 'merhaba' demeyi
ve en yanık türküleri nasıl da söylerdin
bir dostun vurulduğu gün
Halâ koynumda resmin''
Bizim ortaokul yılları, yurdumuzda anarşinin tavan yapmasına rağmen yine de canlı hareketli yıllardı. 12 Eylül Darbesi daha gerçekleşmemişti. Mahallenin ve okulun zibidilerindendik üç beş arkadaş. Gırgır dergisinin, Avanak Avni'nin, Gaddar Davut'un, Tarzan ile Arap Kadri'nin zirve de olduğu yıllardı. Zibidileriyiz dedik ya kendimize. O zaman ki zibidilerin ve her zaman ki zibidilerin en büyük özelliğidir, gırgır şamata hayatlarında birinci sırada, dersleri ise her zaman ikinci plandadır. Bana inanmıyorsanız ‘'Gelmiş Geçmiş En Ünlü Zibidiler Ansiklopedisinin 3.cildinin 28. sayfasına bakın isterseniz.''
Sadece Gırgır ile Fırt mı? Red Kit, Teksas, Yüzbaşı Tommiks, Zagor, Tom Braks o zamanın en popüler çizgi romanlarıydılar. Eee çocuksun bütün arkadaşların Red Kit okuyor, Teksas Tommiks okuyor. Tommiksi birçoğunuz, hele de erkekler mutlaka bilirsiniz. Kadim dostları Konyakçı ile Doktor Sallaso'dur ve en bunaldığı zamanlarda yetişirler Rencır Yüzbaşı Tom'un imdadına, onu bir sürü cendereden çekip çıkarırlar, adeta tereyağından kıl çeker gibi. Aslında bütün hikâyelerin birçoğu o zaman ki Amerika'da geçer. Bileniniz vardır, bilmeyeniniz vardır bu çizgi romanların bir kısmı aslında İtalyan menşelidir.
İlkokuldan yeni zıplamışız ortaokula. Hele de o sıcak günlerde ders çalış demeyin de bizim gibi tembel bir öğrenciye ‘'Hiç durmadan yirmi otuz kilometre koş.'' deyin, hem vallahi hem de billahi o yirmi otuz kilometreyi seve seve koşarız, ter sırtımızdan değil de başka bir tarafımızdan çıksa bile, yeter ki ders çalışmamızı istemeyin...
Çok küçük yaşlarda tatil amacı ile gittiğimiz Avşa Adasında öğrenmiştim yüzmeyi henüz altı yedi yaşında iken. Çocuklarımda benim gibi çok küçük yaşlarda öğrendiler. O zamanlar bu kadar fazlada insan yoktu memlekette, dolayısı ile tatil yerleri de bu kadar hıncahınç kalabalık değildi sakin sakin yüzülürdü, o simitler ve şamriyel lastiklerdi daha çok kullanılan, bazıları da köpükleri bağlardı beline öyle yüzerdi...
Her ne kadar iyi derecede yüzme bilsem de yanımda kimse olmadı mı fazla açılmayı sevmem. Denizde sulu şakalar yapmaya bayılırım fazla dozajını kaçırmadan. Adamlarda, yani arkadaşlarım haliyle kızıyorlar bana ’’Her taraf su zaten bir de sen ortalığı sulandırma’’diye...
Yüzdük yüzdük, dubaya çıktık üç beş arkadaş, bayanlar da var aramızda ’’Yahu duydun mu geçen gün balıkçılar bir mil açıkta beş metre boyunda köpek balığı yakalamışlar’’ bayanlardan ’’Oooo! Aaaaa! Hadi yaaaaaaa! ’’ sesleri, sonra şaka şaka deyince bana bir sürü sitemler ’’Ya Ahmet bey çok kötüsünüüüüz bunu hep yapıyorsunuz.’’ ne yapayım huyum kurusun siz de aynı şakayı hep yiyorsunuuuuz...
Bir ordunun zaferi beklediği gibi
Beklemelisin beni...
Sabah uyandığında yanında olmasam da...
Bir köy camisinde sabah ezanını bekler gibi
Güneşin tepelerden yükselişini
Bir kumrunun hayattaki tek eşini
Tetik düşmüştü,
Kurşun adamı vuruncaya kadar,
Dünya'da yüzlerce insan ölmüştü...
Adam hayata küsmüştü;
Tek düşüncesi intihar.
Türkiye'nin en çok satan gazetelerinden birinde, hemde magazin ekinde bu başlığı görünce, bayağı şaşırdım. Sizi bilmem ama, bana gülsem mi, ağlasam mı diye bir düşünce geldi ilk önce. Alt başlıkta ki kısa notlarda şöyle devam ediyor. ''Garip ama gerçek, dünyada son derece itibarlı isimleri olan bir grup zengin harıl harıl ''Kıyamet Gününe'' hazırlanıyor. Küresel ısınma, Trump'ın iş başına gelmesi, terör derken Silikon Vadisinin en üst düzey yöneticileri kıyametten kaçmak için Pasifik adalarından arazi alıyor, gıda depoluyor, hatta okçuluk öğreniyor! Dünyanın sonunda trafiğin tıkanacağını düşündüğü için motosiklet alanlara kadar ne kadar tuhaflık ararsanız hepsi var.'' Hürriyet Gazetesi
Bu haberleri yazanlara bir lafımız yok lakin olayların kahramanları herhalde bizim ile ya dalga geçiyorlar ya da aklımızın ayarları ile oynamaya çalışıyor arkadaşlar. Bu olayı bu şekle getirenler, yani tutup da kıyamet kopacak diye adalardan arazi alanlar ve garip davranışlara kalkanlara pes doğrusu demekten başka söyleyecek bir kelime bulamıyorum...
Başlığı görünce hemen heyecanlanmayın bu adam da bize geçmişte olduğu gibi, bana bir dolar gönderin size hemen anlatayım deyip de sonra siz de benim gibi yapın demeyeceğim. Burada benim muhatabım olan, zengin olmak isteyenler sigara ve içki müptelaları...
Ne alaka yahu içki ve sigara ile nasıl zengin olunuyor, sorusunu soracağınızı bildiğim için benim de cevaplarım hazır... Günde bir paket sigara içiyorsanız, bu sigaranın en pahalısı 18 Türk Lirası şu sıralar. 18 çarpı otuz, 540 lira para yapar. İki paket içtiğinizi düşünün ay da 1040 Türk Lirasını sigaraya veriyorsunuz. Hafta da bir de içki içtiğinizi var sayalım. Yemeği mezesi ile en az 150 de ona gider. 150 çarpı dört, eder 600 Türk lirası. Toplayın bakalım 600 ile 1040 Lirayı, 1640 Lira...
Bir kumbara yapın kendinize, her gün sigaraya ve içkiye verdiğiniz parayı düzenli bir şekilde bu kumbaraya atın bakalım. Bir ay sonunda biriken parayı gördüğünüz zaman, kendiniz bile belki inanamayacaksınız birikenlere...
Zor yakalarım şiiri
ama yakaladım mı da bırakmam
dalarım önce kelime ve cümle denizlerine
bakarım sağıma soluma
üstüme üstüme gelen ilhamlar var mı...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!