Gıcık kaptığınız sevmediğiniz bir sürü olay ve bir sürü insan ile karşılaşmıyor musunuz sizlerde zaman zaman? ''Ooooo hem de o kadar çok ki aklınız dimağınız durur.'' dediğinizi duyar gibi oluyorum. Altı yedi milyar insan varsa şu yaşlı dünyamızda, altı yedi milyarda değişik karakter var demektir. Haliyle her insanı sevmek mecburiyeti yok, kendinizi zorlasanız bile olmayınca olmuyor. Çoğu zaman insanlara karşı ön yargılı olmamaya çalışırım, tanımaya çalışırım önce insanı, bir kaç davranışını gözlemlerim, esnaf olduğumuz için tanış olduğumuz insanlar çok haliyle...
Hani Tarkan'ın eskilerden bir şarkısı vardı ''Kıl Oldum Abi'' diye... Bazı insanlar gerçekten kıl ediyor insanı ve ben de onlara bu şarkıyı söylüyorum. Kıl oldum abi, kıl oldum amca, kıl oldum teyze, kıl oldum arkadaş. (Burada ki teyze, amca akraba olanlar değil tabi ki) Belki zaman zaman bana da kıllananlar olmuştur, olacaktır da, bunun önüne geçemezsiniz. Hiç birimiz dört dörtlük insanlar değiliz haliyle... Anlatayım bakayım size hangi insanlara niye kıl olduğumu, siz de belki bana hak verirsiniz. Böyle adamlara biz de kıl olurduk tanışsaydık eğer, dersiniz.
Ne kadar tanıdığım mahalle delisi varsa,
Çoğunun adı Ahmet...
Ahmet aşağı,Ahmet yukarı
Tesadüf mü, Allah'ın hikmeti mi bilinmez...
İsim mübarek isim; kendime pay çıkarayım biraz,
Onun için iblis çok uğraşıyor adı Ahmet' ler ile...
Kim İster? İstenilen şeyi şimdi yazdığım zaman, kim istemez ki diyeceksiniz... Kim Milyoner Olmak İster? Evet ne diyorsunuz? Herkes ister mi bunu; sanmıyorum herkes de istemeyebilir. Senelerdir süren aslında güzel de bir yarışma lakin ben o her yarışmacıya sorulan soruya hayli gıcık kapıyor, sinir oluyorum. Hani sunucu diyor ya ''Bu Yarışmaya niye geldiniz? '' Bu kadar saçma sapan bir soru görmedim. Bir insan para ödüllü, hem de bir milyon, yani eski deyişle bir trilyon para ödülü olan bir yarışmaya niye gelir? Allah aşkına güldürmeyin adamı, güldürmeyin insanları bu kadar kendinize, yapmayın lütfen. Emniyette sorguya alırlar ya sanıkları, sonrada tepesinde bir ışık yanar, iki sivil poliste başındadır hani, durmadan soru sorarlar adamı çözmek için, çapraz sorguya alırlar. ''Konuş, isim ver bize kimler ile gerçekleştirdin bu eylemi, patronun kim, o ev de ne yapıyordun? '' Ben biraz buna benzetiyorum, o yarışmada ki ''Buraya neden geldiniz? '' sorusunu. Sunucu karşınızda size dönüyor ''Ahmet Bey konuş niye geldin bu yarışmaya, hadi söyle, işlerin iyi gitmiyor tabi buradan bir şeyler kazanıp işlerinde kullanacaksın değil mi, biz anlarız, yoksa yoksa dur dur, oğlunu evlendireceksin veya arabayı yenileyeceksin, belki de yazlık ev mi alacaktın, hadi itiraf et hadi bilelim buraya niye geldin? '' Uf ya biraz abarttım mı ne? Geldim kardeş, derdim var, verin para, verdin verdin, vermedin, ben de bir dolu yara. ''Sizi tanıdığıma çok sevindim.'' der çeker giderim ya, neyin kafası bu?
Kim Milyoner olmak isterse istesin, benim için çok da bir önemi yok, geçinebileceğim bir para bana yetiyor da artıyor. Esnafız, ayrıca zaman zaman gelirlerimizin azaldığı da oluyor, geçici olarak da olsa, maddi sıkıntılarımız oluyor. Yine de çok şükür namerde muhtaç olmuyoruz, en önemlisi de o değil mi zaten?
Ben ellerim ile su veririm her gün
kedilere köpeklere kuşlara
ekmek ıslatırım bazı bazı
hem ekmekler sevinir bir işe yaradık diye
hem de kuşlar...
piyango bileti alayım diye
Kurşun Askere gelmez kurşun
kurşun askere gelir
bazen şehit yazarlar mezar taşına
bazen gazi yazarlar
gazilik maaşını zaten bağışlamıştır
yetimleri vardır geride
Kuşlar beni çok sever
hakeza kediler köpekler de öyle
Aaamet Abi Aaamet Abi derler de
başka bir şey demezler...
Kuşumuz Uçmaz Kedimiz Kaçmaz Fino Desen Hanım Korkar
Hayvanları seven de var sevmeyende, bendeniz sevenler takımın dahil olduğum için kendimi her zaman bahtiyar hissetmişimdir... Kedi cinsi de köpek cinsi de beni çok seveler, Ahmet ağabey derler de başka bir şey demezler, yok yok onu da demezler de ben uydurdum... Nasıl konuşsun ki kedi köpek biraderler, amaan işte hayvanatlar diyecektim... İnanır mısınız, beni gittiğim banka şubesine kadar takip edip kapıda bekleyen sokak köpeği bile var. Yok vallahi ben demiyorum, cebimde para var gel korumam ol diye, öyle tin tin tin geliyor peşimden...
Sıradan bir günde öyle sakin sakin otururken işyerinde, zırrrrrrrr bir telefon. Karşımda konuşan kişinin nazik ve etkileyici bir bayan sesi olduğu hemen anlaşılıyor...
-Ahmet bey ile görüşebilir miyiz?
Hmmm kim ki acaba, bir bayan beni niye arar diye düşünürken cevap vereyim bari...
-Buyurun benim Ahmet
Telefonda ki ses kibarca devam eder
Mafya Babası var, Mafya Anası var da, Mafya Dedesi niye olmasın a dostlar? Onu da tabi şöyle izah ederiz, Mafya Babasının babasına ya da kayın pederine de Mafya Dedesi denir. Ha belki Mafya Dedeliği Mafya Babalığı kadar etkin ve faal bir pozisyon olmayabilir dede işte sonuçta, adı üstünde mafyalık tan emekli, eski deyim ile tekaüt, derecesini bilemem artık, üçün birinden mi, dördün ikisinden mi... Elinde bir baston başında beyaz bir fötr şapka. Tabi elinde ki sadece baston değil, aynı zaman da gizli de bir silah. Hem tabanca tüfek oluyor yerine göre, hem de kılıç oluyor. Mafya Babası pis işler ile uğraşır iken Mafya Dedesi de ev de torunlarına bakar mutlaka... Onları zaman zaman sinemaya götürür, parka çıkartır, gezdirir filan...
Şaka bir yana yeraltı dünyası gerçekten çok ürkütücü. Her türlü pisliği bünyesinde barındırıyor. Silah kaçakçılığı, esrar, eroin, beyaz kadın ticareti, esmer kadın ticareti, siyah kadın ticareti, herhangi bir renkten olmayan kadın ticareti, fuhuş, haraç toplamak, çek senet tahsilatı... Ne ararsanız var yani derde devadan gayrı... Tabi bu işlerde fatura ve fiş olayı da olmadığı için aynı zamanda vergi de kaçırmış oluyorlar arkadaşlar... Kim bilir ne kadar da vicdan azabı duyuyorlardır vergi kaçırdıkları için...
İnsan, temel öznemiz budur. İnsan kaynakları her zaman işe yarar. Lakin bazı durumlarda sakıncalar da yaratabilir, söylemedi demeyin, ben sizi uyarayım da... İnsanlar kaynak yaparken nelere dikkat ederler hiç düşündünüz mü? Tabi burada nereye kaynak yaptıkları da çok önemli. Eğer bir tüp gaz kuyruğuna kaynak yapılacak ise, kuyruktakileri bir şekilde ikna etmek gerekecektir. Sonra sopayı yer de oturursunuz kıçınızın üstüne.
Eğer ki iki demiri birbirine kaynatacak iseniz. Önce bir kaynak makinenizin olması lazım. Bunun yanında gözlerinizi korumak içinde şeffaf gözlüklere gereksinim duyacaksınız mutlaka. Sonrasında bir de bu işten çok iyi anlamadığınız için sizi gaza getirecek ''Haydi oğlum, haydi koçum sen yaparsın.'' diye sırtınızı sıvazlayacak birine ihtiyaç olacaktır.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!