Bir gün ağladığını görmesem öyle ölsem
Derin bir yaradır bu sende benim gölgemsen
Ağladığım yerlerde çiçekler bitecektir
Görmesem oraları gençliğim yitecektir...
Büyük problemler var demektir ruhunun derinliklerinde. Gecelerin artık züldür sana. Ne diğer insanları düşünürsün bir nebze, nede kendini. Sadece aslolan sen ve egondur. Yirminci Yüzyıla damgasını vurmuş diktatörlerin hepsinin yürekleri soğuktur. Belgesellerde izleyin bakın bana hak vereceksiniz. Hepsi buzdolabı suratlı adamlardır. Hiç kahkahalarla gülenini gördünüz mü? Onları normal insanların yüzbin kişisinin içinden seçersiniz...
İnsanın sıcak kanlı olması her ne kadar tamamen kendi elinde değilse de, insanın kendi kendini geliştirmesi ile karakterine olumlu eklemeler yapabileceği de bir gerçektir.
Sadece
göğüs kafesinin içinde taşıdığın
alelade bir et parçası değildir yürek...
Bir Mehmetçiğin içinde
Sadece
şiir yazanları okuyanları değil
yüreklerinde şiir taşıyanları da unutmayın...
Unutmayın vatan sevdalılarını
hainlik edenleri
''Gün akşam olur elinde kitaplar
ve bir demet çiçekle çıkıp gelirdin
bir kez bile unutmadın 'merhaba' demeyi
ve en yanık türküleri nasıl da söylerdin
bir dostun vurulduğu gün
Halâ koynumda resmin''
Yurtsever bilinci böyledir işte
vatan sevildi mi gönülden
bir ücrete gerek yoktur alınmaz
ruhun yerle bir olsa da derinden
dostlar ağlıyorken gülünmez...
Bu gün hemen hemen bir çok büyük alışveriş merkezinde var yürüyen merdivenlerden. Adı üstünde siz duruyorsunuz, o yürüyor. Alt basamaktan ya da üst basamaktan yürüyen merdivene adım attınız mı hemen ''Ben duruyorum da sen yürüyorsun bozulmuyorsun buna değil mi?'' diye sorun bakalım yürüyen merdivene... Bana cevap vermez mi diyorsunuz? Vermez ben de biliyorum, olsun siz yine de sorun. İleri ki senelerde belki bu yürüyen merdivenlerin konuşanları da çıkar, belli mi olur?
Eğer ki merdiven duruyorsa ve siz üstüne hamle yapınca yine de yürümüyorsa, neme lazım yine de dikkatli olun. Tam ortasına gelirsiniz de sonra, yürüyen merdivenin aklı başına gelir, bir hareket eder, dımdızlak kalırsınız, aşağıya iniyorken bakmışsınız, yukarılardasınız...
Bu merdivenin yürüyeni varsa, koşanı niye yok, diye de düşünebilirsiniz, düşünün, düşünmekten bir şey çıkmaz... Bu memlekette hiç bir konuda düşünemeyen tanınmışlar arasında bile o kadar çok insan var ki, aklınız durur, bir istatistik yapılsa...
''Dünyada sadece 100 kişide var!Yürüyen ölü sendromu. Bu güne kadar Çin, Hindistan, Meksika, ABD, Danimarka ve İsveç'de görüldü...Bu hastalığa yakalanan kişiler ölü olduklarına, organlarının yok olduğuna ya da çürüdüğüne inanıyor. Sanrılar kendini çeşitli şekillerde gösterebiliyor. Meksika'da 55 yaşındaki bir restoran işletmecisi ailesine penisinin kısalıp kaybolduğunu söyledikten sonra hastaneye yatırıldı. Hastanede ise adam acil servis doktoru tarafından gözlerinin yuvalarından çıkarıldığını iddia etmeye başladı. Aynı adam kalbinin çıkarıldığını ve sol elinin de ölü olduğunu söyledi. Portekiz'de ise bir kadın, kocasının ani ölümünün ardından yemeyi bıraktı. 66 yaşındaki kadın yemek borusu ve midesinin birbirine yapıştığını ileri sürüyordu. 19 kilo kaybettikten sonra kadın hastaneye götürüldü. Keşmir'de 28 yaşındaki bir ev kadını karaciğerinin çürüdüğü ve kalbinin artık yerinde olmadığı şikayetiyle hastaneye gitti. Hasta midesinin de bulunmadığını ve yürürken vücudunu hissetmediğini söyledi.''
Ben de ilk defa duydum. Çok ilginç bir hastalık. İnsanlar yaşamadıkları kanaatine varıyorlar her nasılsa... Ölü olduklarını ve bu dünyada yaşamadıklarını iddia ediyorlar... Bizde de yaşayan ölüler var, bilirsiniz... Nefes alıp verseler de fiziki olarak yaşıyor görünseler de yine de onları yaşayan ölüler sınıfına sokabiliriz. Bunun için hiç bir sakınca yok...
Hani şu insanlar ve diğer canlılara sevgi ve şefkat göstermeyenler. Hani şu askere polise kurşun sıkanlar. Hani şu komşusunun derdi ile sıkıntısı ile ilgilenmeyenler... Hani şu sılayı rahimi unutup da akrabaları ile ilişkilerini kesenler...
Çocuklar eğitim sistemimiz sayesinde yarış atına döndü. Ta neredeyse ilkokul birinci sınıftan liseyi bitirene kadar soluk soluğa bir yarışın içine aileleri tarafından, çevreleri tarafından kimi arzuyla, kimi zorla, şerle itiliyorlar... Veliler para üstüne para döküyorlar evlatları için. Sistem bütün velileri buna adeta zorluyor...
Geçenlerde aldım yeğenimi karşıma, O da üniversiteye hazırlanıyor. ''Bak dedim Yusuf çok çalışmalısın çok.'' Tabi üniversiteye girmek o kadar da kolay yenilir yutulur lokma değil. ''Amca çok çalışıyorum çok ama üniversiteye giremezsem (A) bir sonra ki sene bir daha girerim (B) Bir daha ki seneye kadar işte çalışırım (C) Olmadı askere giderim (D)Babamdan dayak da yerim bu arada (E) Hiç biri.'' Yani görüyor musunuz durumları her şeyi seçeneklere indirgemiş şimdiki zamane veletleri... ''Ulan zibidi sen şimdi üniversiteyi kazanama da bak o zaman (A) Önce baban sana girişir, girişir dediysem lafla döver yani (B) Bir de benim laflarımı ve şaplağımı kıçına kıçına yersin (C) Bu fırçaları yedin mi parlarsın parlak çocuk olursun. (D) Bütün arkadaşların üniversiteye giderken sen de onlara mal mal bakarsın. (E) Bunalıma girersin kız arkadaşın Tuğba da ilk fırsatta seni terk eder ve üniversite mezunu bir oğlan ile çıkmaya başlar. Bilmem anlatabildim mi? ''Hiç birisini dert etmem de amca Tuğba ah o Tuğba terk ederse (A) Kendimi intihar ederim (B) Kendimi başkasına intihar ettiririm (C) Hayata küserim (D) Hem hayata hem de Tuğbaya küserim (E) Ona şiir yazarım küsmesin diye, hatta sepet sepet yumurta sakın beni unutma unutursan küserim arkadaşlığı keserim diye de bir dörtlük eklerim.
Bizim ortaokul yılları, yurdumuzda anarşinin tavan yapmasına rağmen yine de canlı hareketli yıllardı. 12 Eylül Darbesi daha gerçekleşmemişti. Mahallenin ve okulun zibidilerindendik üç beş arkadaş. Gırgır dergisinin, Avanak Avni'nin, Gaddar Davut'un, Tarzan ile Arap Kadri'nin zirve de olduğu yıllardı. Zibidileriyiz dedik ya kendimize. O zaman ki zibidilerin ve her zaman ki zibidilerin en büyük özelliğidir, gırgır şamata hayatlarında birinci sırada, dersleri ise her zaman ikinci plandadır. Bana inanmıyorsanız ‘'Gelmiş Geçmiş En Ünlü Zibidiler Ansiklopedisinin 3.cildinin 28. sayfasına bakın isterseniz.''
Sadece Gırgır ile Fırt mı? Red Kit, Teksas, Yüzbaşı Tommiks, Zagor, Tom Braks o zamanın en popüler çizgi romanlarıydılar. Eee çocuksun bütün arkadaşların Red Kit okuyor, Teksas Tommiks okuyor. Tommiksi birçoğunuz, hele de erkekler mutlaka bilirsiniz. Kadim dostları Konyakçı ile Doktor Sallaso'dur ve en bunaldığı zamanlarda yetişirler Rencır Yüzbaşı Tom'un imdadına, onu bir sürü cendereden çekip çıkarırlar, adeta tereyağından kıl çeker gibi. Aslında bütün hikâyelerin birçoğu o zaman ki Amerika'da geçer. Bileniniz vardır, bilmeyeniniz vardır bu çizgi romanların bir kısmı aslında İtalyan menşelidir.
İlkokuldan yeni zıplamışız ortaokula. Hele de o sıcak günlerde ders çalış demeyin de bizim gibi tembel bir öğrenciye ‘'Hiç durmadan yirmi otuz kilometre koş.'' deyin, hem vallahi hem de billahi o yirmi otuz kilometreyi seve seve koşarız, ter sırtımızdan değil de başka bir tarafımızdan çıksa bile, yeter ki ders çalışmamızı istemeyin...




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!