Offf ki Offf! Hayat öyle zorluklarla geçiyor ki herkesin malumu zaten. Girdin mi bir alışveriş merkezine üç beş bir şey alacağım derken bir de bakmışsın yüzlük yüz ellilik olmuşsun. Eve gelirsin cepte ya on lira ya da on beş lira kalmış... Yarın okula gidecek çocuğa harçlık da lazım haliyle, yanağına bir öpücük ''İdare et yavrum yarın iki günlük birden veririm.'' cümlesini kalkan yapar, sıyrılmaya çalışırsın...
Akşam saatleri daldık marketten içeriye onu al, bunu al, şunu da al, yetmedi başkasını da al. Kasaya gel ''Siz de veresiye defteri yoktu değil mi, bu seferlik yazsanız da ben sonra ödesem.'' Kasiyer kız pis pis bakar yüzüme... ''Şaka yaptığınızı biliyorum beyefendi hiç burada olur mu öyle şey?'' bende ki de ne akıllar... ''Bizim bakkal Hidayet ağabey yazıyor ama, siz de niye yok bu yazma işi?'' La havlevela kuvvete illa billahi aliyül azim, diyordur içinden mutlaka kasiyer kızımız...
Çoğu zaman alışverişlerim işten geç çıktığım için akşam saatlerine denk gelir. Hemen hemen aynı marketlerden alış veriş yaparım. ''Fiş almasam kadevesini düşseniz, vallahi bizim bakkal Hidayet ağabey çoğu zaman düşüyor kadevesini.'' anlıyor kızımız kafa yaptığımı da alıştılar artık benim bu hallerime kanka olduk çoğuyla... ''Tamam kadeveyi düşelim ama bu sefer de KDVDEV var, onu alırız Ahmet abim. O da ne ki bir yaşıma daha girdim. Hemen açıklama gelir ''Kadeve düştükten sonra eklenen vergi... Kakara kakara kakara kakara kikiri kikirikikiri güleriz hep beraber...
Kayıp insanların şehirlerinde ne işimiz var bizim.
Burası Bağdat'sa,çok işimiz var onu söyleyeyim.
Çocukların ağlamasını susturmalıyız önce,
Kardeşimiz ya,onlar bizim dince,
Aslında bunun da bir önemi yok;
İnsan o, insan olabildiğince...
Ne kadar mutluyum burada bilseniz
dört zibidi getirdim yine Dünya'ya
dört milenyum kedisi, dört kılıksız yavru...
Adresimi sorarsanız Yaşar Bakkal tezgâhın altı
numarası mumarası yok ona göre...
''Fareye iki duble içirmişler gitmiş kediye posta koymaya kalkmış.''
Kedileri bir çok insan severde, fareleri insanların sevdiğini kimseler pek iddia etmez. Ama gel gör ki o çizgi filmlerde, insan kediyi de fareyi de seviyor ister istemez... Tom ve Jery adlı çizgi filmi siz de izlediniz küçükken, şimdilerde belki çocuklarınız torunlarınızda izliyordur ara ara...
Bakıyorum Jery sık sık Kedi olan Tom'a kafa tutuyor. Demek ki bu da kafayı çekip çekip öyle mi kafa tutuyor acaba diye aklımdan geçiriyorum... Öyle ya bir fare kediye durup dururken niye kafa tutsun, aklını peynir ekmekle mi yedi... Aklını peynir ekmekle yiyeceğine, hominigırtlak peyniri midesine yollar...
Canlılar Allah’ın varlığının delili aslında... İsimlerinin cinslerinin pek de bir önemi yok. Kedi olmuş, köpek olmuş, serçe ya da ceylan olmuş... Konuşamazlar belki ama, kendilerine yardım eden, kendilerini seven insanları onlarda severler...
Bilimsel olarak da bir çok zaman ileri sürülmüştür, kedi ve köpekleri elleriniz ile gözlerinizle, yüreğinizle sevdiğiniz zaman üzerinizdeki negatif elektrik yükünü aldıkları söylenir... Bazı zaman basında da rastlıyorsunuz, zevk için kedilere, köpeklere eziyet eden insanlar çıkıyor karşımıza... Asla onaylamıyoruz ve af etmiyoruz böyle tipleri...
İşyerimizin sokağında esnaf arkadaşlarımızla onlarca kedi ve köpeğe hamilik yapıyoruz... Marketten tavuk salamı alıyor bir abimiz, beş litrelik su şişelerini kesip içine su koyuyoruz, bazen kuru mama yediriyoruz... Hayvanlar mutlu, biz mutlu, daha ne olsun...
''İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumu yerleşkesi karşısındaki salonda görülen davanın 72. duruşmasına dün devam edildi. Aralarında Adnan Oktar'ın da bulunduğu 77'si tutuklu, toplam 238 sanığın yargılandığı davaya katılım yoğun oldu.''BASINDAN
''Kediciklerim dediği kadınlara duruşmada öpücükler gönderen Adnan Oktar'a kedicikleri de aynı şekilde karşılık verdi. Oktar'ın, duruşma aralarında diğer sanıkları ve izleyicileri selamladığı, "Çok güzelsin" dediği, sanıkların da aynı şekilde Adnan Oktar'a karşılık verdikleri gözlendi.''BASINDAN
Ben de tutkulu bir kedi dostu insanım, halen beslediğim onlarca kedi var mahallede... Bir de kedicikler var da var olmasına, onları hiç sevmiyorum, hem de isimlerinin önüne kedicik cümlesini getiriyorlar ki bu da çok sinirimizi bozuyor...
Mart geldi, işletmeler için vergi ayı dert ayı, ha bir de kediler için dert ayı... Kanları kaynar kediciklerin, nasıl dertli olmasınlar ki... Aileye yeni üyeler katılacak bir iki ay sonra... Ben diyeyim üç tane, siz deyin beş tane, yedi tane...
Aslında kedilerin dertlenmesi mart ayının gelmesinden değil. E, peki neden o zaman? Bir çokları sermayeyi kediye yüklemişler, hesap kitap şaşmış, sizin anlayacağınız. Kedilerde haliyle bu durumdan bayağı bir mustarip oluyorlar...
Bütün kedilerin adına konuşan Sarman ’’Biz kediler, kedicikler bu durumdan haliyle çok şikayetçiyiz kardeşler, herkes dönüp dolaşıp bizi buluyor, sonrada sermayeyi kediye yükledik diyorlar hem de yüklüyorlar, biz bu kadar ağır şeyleri, nasıl taşıyalım ağalar, miyav da miyav, miyav da miyav yahu biraz anlayış bekliyoruz.’’
Selamsız sabahsız
girer çıkarlar kediler benim dükkanıma
ne kimlik sorarım
ne de ana babasını
bazen ciğer kağıt tabakta ciğer sunarım
bayılır üç köşe olurlar tam da
Evet, böyle bir kraker reklamı var televizyonlarda... ''Kendi canavarımızı kendimiz yaratacakmışız.'' aman başkası canavar yaratmasın. Bu kraker yabancı bir marka, bir hayvancık da bu markanın amblemi... Canavar ve çocuk kelimeleri hiç bir zaman asla yan yana gelmemesi gereken iki kelime.
Anaların babalarında, çocuklarında bilinçaltına canavar kelimesi sürekli pompalanıyor. Slogana bak, insanın aklı almıyor ''Kendi Canavarınızı Kendiniz Yaratın.'' bunun bir çizgi karakterle yapılması veya başka bir şekilde yapılması önemli değil. Küçük beyinlere canavarlık masum bir görünüşte pompalanıyor durmadan.
İleride büyünce Trafik Canavarı da olsun, İnsan Canavarı da olsunlar, Tabiatı katletsinler Doğa Canavarı da olsunlar, Hayvanlara kötü davransınlar Hayvan Canavarı da olsunlar... Ağaçları yaksınlar Orman Canavarı da olsunlar... Bunu mu istiyorsunuz, küçücük çocukların kafasına kafasına canavar olgusunu aşılamaya çalışarak.
Çağımızın en büyük sıkıntılarından biride ruhsal sıkıntılar. Yirminci yüzyılın en büyük Ruhbilimcilerinden sayılan, Psikanalizimin de kurucusu Sigmund Freud,''Bütün insanlık benim müşterimdir'' demiş zamanında... Yolda yürürken diğer insanları gözlem altına alırım ara ara, meğer ne kadar çokmuş Freud'a müşteri olacak adam...
Adamın biri önümde tin tin gidiyor, yanında kimseciklerde yok. Kelimeler çıkıyor ağzından, peşinden cümleler çıkıyor, bilemiyorsun ki adamın o an ki ruhsal durumunu, bu sadece sokak da değil; bazen otobüs de, dolmuşta da oluyor, yani diğer bir deyiş ile sesli düşünme. Tamam sesli düşün birşey dediğimiz yok amma, sesin desibel dereceside ayyuka çıkmasın.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!