''Bütün Müslüman Coğrafyalarında şehit edilen kardeşlerimize ithaftır.''
Benim adım Iraklı Mervan
zannettik ki bize barış ve huzur getirecekler
zannettik ki bize çikolata verecekler
şeker atacaklar tankların üstünden
Uzun namlulu bir şiir ile
bütün kötülükleri vurabilirsin aslında
nişan bile almadan
hiç bir şaire de
katil demezler ömrünün geri kalan faslında...
Mahallemizin Adem Abisi
Bizim caminin köşesinde,
Jilet, kalem, çakmak satar.
zabıtalarla kankadır...
Makas bu, keserde keser, bazen de kesmez olur... Körelir, köreldiği zamanda iyi bir bileyicinin elinde bileyilenip keskinleşmesi lazımdır... Zaman zaman kumaş kesersiniz, zaman zaman kağıt ve benzeri şeyler... Makasın açık bırakılması uğursuzluk getirir de derler, illa ki batıl bir inanç olsa da yine dikkat eder halkımız bunlara... Çoğu kimse de elden makas almaz...
Bazı zamanda çocukların yanağından makas almaya pek bir bayılırız. Bayılırız bayılmaya da bu makas işini fazla abartıp da çocukların yanaklarını fazla acıtmamak, bezdirmemek lazım... Hem çocuktan hem de ana babalarından fırça yiyebilirsiniz...
Televizyon seyretmiyorum saatlerce, bazı zaman dizilerin isimlerine ve fragmanlarına gözüm takılır, magazin programlarını mizah yazılarıma konu etmek için zaman zaman seyrederim, hepsi odur... Bu sıralar, dizi isimlerine acayip kafayı taktım her nedense...
En gıcık kaptığım dizi isimlerinin başında şu Zalim İstanbul geliyor. Başka bir isim konamaz mıydı bu dizinin adı? İstanbul Niye zalim olsun ki? Hazreti Muhammed sav.’in övgüsüne mazhar olmuş Ebu Eyüb El Ensari’yi bağrında saklayan güzelim İstanbul... Fatih Sultan Mehmet Hanın Türk Milletine armağanı güzelim şehir....
Bu şiddet sarmalı Kurtlar Vadisi denen saçma sapan dizi ile başladı... Mafya ve derin devlet ilişkileri ısıtılıp ısıtılıp millete izlettirildi... Senaryo yazarları ve oyuncular malı götürdü tabi ki... Bizim mafya ile yasa dışı işler ile ne alakamız olur ki? Şimdilerde reytingleri yerlerde sürünse de bir zaman bayıla bayıla izledi banim vatandaşlarım çoluk çocuk...
Radyoyu açınca tam da bu türkü girdi ''Manda yuva yapmış söğüt dalına, yavrusunu sinek kapmış gördün mü, amanın yandım.'' Yandım ki ben de ne yandım. Şimdi gece yattım mı yatağa sabaha kadar bunu düşünür dururum. Bu manda, hatta mandaoğlu manda, daha güzel yerler dururken gidip de neden söğüt dalına yuva yapar yahu, biri bunu bana izah etsin...
Sizde yetmişli yıllarda çocukluk yaşadıysanız benim gibi mutlaka mantar ile mantar tabancası ile tanışmışsınızdır. Bayram geldiği zaman hele birde yaz ayları ise, bakkallarda mantar, kız kaçıran dedikleri ufak, içi hafif barut dolu nesne, birde füze dedikleri madde, ha unuttum birde torpil diye bir madde olurdu.
Genellikle bizim gibi haylaz oğlanlar bunlardan alır ve ortalığı toz dumana çevirirlerdi... Bizde iki üç arkadaş mantar alalım, bunları da bir tele takalım, mahallede ki kızların önüne atalım, patlatalım ve onları korkutalım diye düşündük...
O sıralar kızları hele de ayırt etmeden hem mahallenin hem de başka başka mahallelerin kızlarını korkutmak erkekler arasında modaydı adeta. Zibidi arkadaşlarım benim bundan büyük keyif alırlar, kızlar korktuğu zamanda yerlere yatarak gülerlerdi...
Şimdi bir furya başlamış bir yerlere gitmeden bir şeyler hemen önünüze geliveriyor. Şubeye gitmeden banka müşterisi oluyorsunuz, markete gitmeden elmalar portakallar, karpuzlar, muzlar deterjanlar önünüze geliyor...
Vallahi doğrusunu söyleyeyim bana ters bu racon arkadaş. Ben alışverişe çıktım mı illaki manav arkadaş ile bir iki kelam etmeliyim, bakkalım ile hal hatır sormalıyım, hakeza banka şubesinde de görevli kızımız ya da oğlumuz ile ara sırada olsa dertleşmeliyim bir kahvelerini bir çaylarını içmeliyim...
Farkında mısınız yıllar ve asırlar ilerledikçe her şey nasıl da sıradanlaşıyor? Babası belli olmadan sperm bankasından çocuk sahibi olmak da bunların içinde... Hayır merak ediyorum, bakalım bundan sonra neler neler çıkacak da hayatımıza balıklama dalacak? Anası ne diyecek bu oğlana ’’Babam nerede anne benim?’’ dediği zaman, ’’Seni leylekler getirmese de bankadan aldık oğlum.’’
Marketlerde ki Poşetlerin Toplumsal Yaşama Etkileri Üzerine Derin Bir Analiz
Bakkallar yavaş yavaş ortadan kaybolunca, alışverişlerimizin yönü de haliyle büyük çaplı ve her birinin adı marka olan süper marketlere çevrildi... Bunlar da çeşit çeşit... Normal market var, süper market var, gross market var, üç yıldızlısı, beş yıldızlısı, ne ararsanız var.
Martılarda gider bir gün
o deniz kokusunu
o insan kokusunu alamadıklarında
ufak bir rızık için
denize dalamadıklarında...




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!