Önce gözlerin vardı
Dağınık bir saç hulyası
Arasında gün uykusu
Bayram telaşı
Önce gözlerin vardı
Ne gayrısından servetim
Oysa daha ne yağmurlar,
Ne çiçekler göğüs gerecekti,
İkimizden geriye,
İzimizi süren mâziye.
Oysa papatyalar güneşe,
Bir bir anlatacaktı hâyal şehrini.
Tan yerinin umuda açılan,
Her biri uhrevî kandille işlemeli,
Göklerin en sakin bekçisi,
Güvercinler ve sen...
Saçların bir sarmaşık gibi dağılırken,
Bir o yana, bir bu yana,
Doğmuşuz gibi yeniden güneşin çehresinde,
Üsküdar'da deniz kokulu şekerler ellerinde.
Günün henüz en koyu ve penceresiz köşesinde,
yaşlı bir banka emanet sırtımız,
İstanbul sanki parlamış gözlerinde.
Ah şu tomurcuk yanakların,
Pencerelerde bekleyen o sıcaklık,
Bilir misin ne demek bulutsuz akşamlar?
Erik dalları boşsa bugün,
Bugün hissedememişsen bihaber
Sana kesik yeller mi değer?
Dünün bugünü var,
Bilirim en çok çiçeklere yakıştırır
En çok çiçeklerde seversin renkleri
Dalıp gidersin kızıl entarili
Güne yorgun düşen zamana
Ve ben sana tutulduğumdan bu yana
Bir kor gibi dağların bağrında
Neyim varsa,
Bir kibrit çöpü,
Acı bir endişe,
Bir dilim hasret,
Çıplak gecelerim,
Yapayalnız gurbet.
Durmuyor zaman,
İyi kötü dinlemeden,
Esiyor başımda durmadan,
Bir an olsun dinmeden.
Hep yanımda biriktirdim gölgemi,
Mapushane damında sayıklasam ismini
Utanmadan bağırsam duvarlara
Hatırlasam ismini
Avluda bir pencerem olsa
Zehir zemberek bir geceden çıksan
Bulsam gözlerini
Bir gündü,
Güneşin parıltısı damaklarımda gizli,
Öğlen sıcağı alnımda karış karış hisli,
Adımlarım hece hece getirdi beni sana,
Sen ki berrak bir hayat gibi karşımda.
Anlatamadım, anlayamadım,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!