Bulutların göğsünde yağmur sancımıyorsa çifçi toprağa
Ektiği haramdır
Biçtiği kovulmuş öksüzlüklere ziyan
İşte ben o sinelerden şu dertliyi yandığım közlü ocakta
En sevdalısı çağlardır nehir olup aktığım sırçasız katre
Ki zaman heran bir alaz..bir boran...yolculuğu nereye bellisize
Belirsizliğe hayat düşüren aralarda sıkışmış kalmış bir tarih
Gelişmesi çoraklaşmış bir kozada, ipler sararken sarpalara
Silinmiş izlerine dolaşıyor söğüt dalları suyun
Kupkuru derelerde adım atasını unutunca halsiz gölgeleri içe işlemişliğin
Güze acıyan üzümler sancıyor ekşi koruklara
Gözü gelmeyen yağmurlara takılıyor ve yazsıcaklığı yamaçlarına devriliyor
Zıkkımı zehriyle yutup
Gıkını çıkarmıyan kabarık-kubarıklık
Şişkin bir fosssssss
Sonu önü kafeslik
At cetonu
Düşür ava avını
Nasıl bir şey olsun
Badem nasıl olsun,
Nar nasıl, ne büyüklükte, tanesi kaçtan..?
Nasıl çiçek açsın busene havalar emret..!
Kulun kölen olsun...garsonluğunca...
Sattığı yalana kendi talibolan hayat dışına şutlanmış
Güneş güne
Günçiçekleri güneşe çavarmış baygın
Niyeti dalında demlenmek üzere
Ettiği yemini yemin
Bahar alacaları gayesiyle yazlara
Omuzları silkelenmiş rüzgarları esip de yaprak yaprak
Trenindeki makinist
Şehri bayırı çekip çeviren kollarıyla çıkış kapısından geçerken günün
Solgun bir saksı çiçeği gibi bir eli yanağında dalgın düşüncelerde sefil
Bir eli trenin kulpunda kulağında iniş yokuşları sürmekte
İnen topraklar
Binen ormanlar
Yok mudur hergün kurulmuş ahenginden pare pare dökülen
Ahdından geçmiş bir güz vaktinin
Gelsin artık
Alsın da götürsün dileklerine kırık kırpık çaresiz
Başka yolu yokmuş gibi yüzyıllarını kötürüm günlerine bölüşüp
Eğer günü gününe yeşillenerek yosunlaşan
Kızaklar
Karakışları çekiyor peşinden ahayazayaz
Yağmış dağların yücesinde aklındaki saklı sevinçlere koşar gibi çığlıklı
Buzlu derelerde kendi çalgısına sarhoş sular çağlayıp duruyor delali
Bir kitap ki...
Kendi bildiğinden okuyor akı,
Acep ne olada yelkovanlar seyri iklim ihtiyatı
Nerde kaldı diye bir suale bahtiyar bakışların
Öksüzcene muhatap
Sakın ben gelesiye yanılıp da toprağından ayrılma gelincikliğiyin
Güneşin aklına uymuşumdur belki uzak çöllerde vira firar sam yelli
Şimdi halleri pek mecnun bir yelkense andığın...
Sevgileri anababalanırken kalbe
Sürüler
Nasıl ve nerden bilirse yaylım sofralarını hangi dem baldır,
Hangisi zehir
Kuşlar nereden bilirse uğrun uğrun çektiği çöten,
Hangisi tutunacak daldır yuvaya, hangisi kolkanatkıran kahır




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!