Geçmişimi değiştiremeyeceğimi anladım. Geçmişimi kabul edip hayatıma devam ettim. Artık eskisi gibi üzülmüyorum, artık derdimi anlatıyorum. Geçmişimi kabul ettiğimde kendimle olan o amansız savaş bitti ve kazanan ben oldum.
Zor oldu. Bazen “hiç geçmeyecek” dedim, bazen “ben bunu atlatamam” dedim. Ama sonra atlattım. Geriye dönüp baktığımda beni alkışlayan içimdeki o çocuk bana gülümsüyor. Artık kendime ilaç olmayı öğrendim.
Önceden isyan ederdim: “Neden böyle? Neden bu benim başıma geldi?” diyordum. Şimdi ise bir şey olması gerekiyorsa oluyordur. Kaderin önünde durulmazmış ama kader biraz da bizim elimizdeymiş, bunu anladım.
Tüm günlerimi geride bıraktım. Bana acı veren her şey artık uzağımda. Kendime güvenmeyi, kendimi sevmeyi, kendime sarılmayı ve dinlemeyi öğrendim. Artık başkalarının sözlerinin hayatımı etkilemesine izin vermiyorum.
Önceden sürekli “neden böyle dedi” diye düşünür dururdum. Fakat zamanla fark ettim ki bu bana sadece acı veriyor. O yüzden yaşadıklarımı bir kenara bırakıp yeni bir sayfa açtım. O sayfanın ilk satırına mutluluğumun resmini çizdim.
Bugün geriye dönüp baktığımda, hatalarımla olgunlaştığımı ve tüm savaşların içinden geçerek gerçek gücü kendi içimde bulduğumu görüyorum. En önemlisi de; günahlarım, hatalarım ne kadar çok olursa olsun kalbimin bir yerinde masumiyetini yitirmemiş, hâlâ güzelliklere inanan bir yanım var. İşte bu yanım, beni her geçen gün daha da güçlendiriyor.
Bazen durup düşünüyorum… Düşüncelerim sanki bir uçurumun kenarında bekliyor. Bir adım daha atarsam düşecek gibi… Ama ben düşmüyorum, sadece içimdeki sessizlik düşüyor, her seferinde biraz daha derine.
Üzgünüm. Ama gözümden yaş akmıyor. Bu beni daha az mı kırılmış yapar? Sanmam. Belki de ağlamak kadar sessiz kalmak da bir haykırıştır… Kimseye anlatamıyorum, anlatmak istemiyorum zaten. Çünkü artık her anlatışımda biraz daha yorulduğumu hissediyorum. İnsanlara kendimi açıklamaktan, bir şeyleri düzeltmekten, uğruna savaştığım şeyler için tek başıma çırpınmaktan… yorgunum.
Gülüyorum ama içimde bir savaş var. Ne komik değil mi? Kahkahanın içinde boğulan bir çığlık gibi. Herkes “gamsızsın” diyor. Ama ben her gece içimde hangi yıkıntının içinde yattığımı kimseye anlatmıyorum. Kimse bilmiyor ki… ben bir zamanlar herkesi önemseyen, herkes için endişelenen biriydim. Ama sonra büyüdüm. Büyümek, bazen hiçbir şey olmamış gibi davranmakmış. Aramayanı aramamak, sormayanı sormamakmış. İçini yiyen onca şey varken, dışını toparlamaya çalışmakmış.
Halk açlık sınırında yaşarken siyasetçiler lüks restoranlarda yemek yiyip faturayı devlete kesiyor. Bu ülkenin parasını har vurup harman savuranlar, dönüp de halka fedakârlık yapmasını söylüyor. Asgari ücretle geçinmeye çalışan insana "kemer sıkın" diyorlar ama kendileri milyon dolarlık araçlara biniyor. 80'lerde, 90'larda bile böyle bir düzen yoktu. Fakir olup fakir kalan siyasetçi görmek artık imkânsız. Ecevit bunun son örneğiydi. Bugün ise halkın dışında fakir olan kimse kalmadı. Kimse masum değil, kimse temiz değil. Kimin elini tutsan, başka bir yolsuzluk hikâyesine ulaşıyorsun. Ama hesap soran yok. Çünkü bu düzen hesap vermeyenlerin, hesap sorulamaz olanların düzeni. Halk sustukça, unuttukça bu çark dönmeye devam edecek.Öcalani ailesiyle görüştürmesine izin veren bir adalet sisteminin nasıl adil olmasini bekleyelim ayrıca yeni anayasa istiyorlar gidiceksiniz elbet bir gün sizin devreniz son bulcak!!!!!!!
Öcalani ailesiyle görüştürmesine izin veren bir adalet sisteminin nasıl adil olmasini bekleyelim ayrıca yeni anayasa istiyorlar gidiceksiniz elbet bir gün sizin devreniz son bulcak!!!!!!!
Gençlerimizin suçu yokken içeri aldınız üstelik ailesiyle prasödür gereği diyerek gorusturmüyorlar eninde sonunda bunun hesabı sorulcak
Hayat bazen insanın içindeki fırtınaları saklamasını ister; gülümse, mutlu görün, güçlü ol… Ama gerçek güç, gözyaşlarını saklamak değil, onları hissetmek ve yine de ayakta kalabilmektir. İçinde yaşadığın o sessiz savaş, kimsenin göremediği ama seni sen yapan bir gerçekliktir.
Birçok insan dışarıya yansıttığın neşeyi görür ama senin içindeki mücadeleyi göremez. Sen bazen yorulursun, bazen susarsın, bazen kaçmak istersin; ama yine de her defasında kendine dönecek cesareti bulursun. Kendi yolunu çizersin; bir başkasını beklemeden, kendi yurdun ve evin olur kendinde.
Büyümek bazen yalnız kalmak, bazen de kimseye değil sadece kendine güvenmektir. Kırılmalar, kayıplar ve acılar seni zayıflatmaz; aksine sana daha gerçek bir ışık, daha sağlam bir temel verir. Önemli olan o ışığı kaybetmemek, içindeki umudu korumaktır. Çünkü umut, insanı ayakta tutan en kıymetli hazinedir.
Biliyor musun, hayat bazen tam bir fırtına gibidir. Bize çarpar, sallar, savurur. Ama işin sırrı ne mi? O fırtınayı dans pistine çevirmek! Evet, belki rüzgar saçını dağıtıyor, belki yağmur gözlerini yıkıyor, ama sen… sen gülümseyeceksin. Hem de kocaman!
İçimde bir sır var: Acılarla eğlenmek mümkün! Nasıl mı? Her sıkıntıya küçük bir kahkaha ekleyerek. Çünkü hayatın galesini ben öyle kodladım: Gülmek, gülmek ve daima gülmek! Dertler ne kadar büyük olursa olsun, ben onlara “Sen neymişsin ki?” diyecek kadar cesurum.
Hayat bazen üst üste darbeler indirir, bazen beklediğimiz kişi gelmez, bazen hayallerimiz suya düşer. Ama şunu unutma: Hayat, senin dertlerini bekleyip çözmeni beklemeyecek, o hızla akmaya devam edecek. O yüzden önce kendine dön. İçine bak. Ne hissediyorsun, tam anlamıyla anlamaya çalış. Çünkü ancak kendini tanıyan insan hayatın akışına yön verebilir.
İnsan hatalarıyla güçlenir, eksikleriyle tamamlanır. Kendinin eksik yanlarını sürekli görmek, seni zayıflatmaz; tam tersine, seni olgunlaştırır. Kimse mükemmel değil. Bu zamana kadar kim hata yapmadı ki? "Ben hiç hata yapmadım" diyen bile, belki de en büyük yanılgının içinde. Hatalarından utanma. Onlardan ders çıkar, büyü.
Şu an beklediğin kişi gelmedi diye hayata kendini kapatmak mı? Hayır. Hayat devam ediyor. Senin mutsuzluğunu önemsemeden akıp gidiyor. Ve zamanla yaş alıyor, olgunlaşıyorsun. Önce kendine hedefler koy. "Ben bunu istiyorum" de ve kararlarının arkasında dur. Ne olmak istiyorsun? Gelecekte kendini nerede görmek istiyorsun? Şu anda bulunduğun yer, yarınki seni nasıl şekillendiriyor, düşün.
Büyümek, sadece yaş almak değil; duygularımızı tanımak, anlamak ve en önemlisi onları yönetebilmektir. Gerçek büyüme, dış dünyanın sesini kısmaya başladığımızda, iç sesimizi dinlemeye cesaret ettiğimizde başlar. İnsan, kendine döndüğünde hayatın asıl anlamını keşfeder. Başkalarının ne düşündüğünü önemsemeyi bırakıp, kendi iç dünyamıza yöneldiğimizde hayat çok daha sade, çok daha huzurlu bir hâl alır. Kendini anlamayan bir insan, ne yazık ki dış dünyanın sevgisini ve anlayışını da tam anlamıyla hissedemez. Oysa her şeyin başı, kendimizi sevmekten geçer. Hatalarımızla, doğrularımızla, eksiklerimizle ve fazlalıklarımızla… Olduğumuz hâliyle kendimizi kabul etmek, hayattaki en büyük güçlerden biridir. Çünkü biz genellikle sadece hatalara odaklanırken, yaşamın bize sunduğu güzellikleri görmezden geliriz. Oysaki evren, bize her gün küçük mucizeler fısıldar. Yeter ki nasıl baktığımızı değiştirelim. İçimizde taşıdığımız ışık, kimsenin söndürmesine izin verilmemesi gereken bir kıvılcımdır. Ne olursa olsun, kim olursa olsun; sizin ışığınızı elinizden alamaz. Ancak siz izin verirseniz… Unutmayın, sizi en iyi siz anlarsınız. Ve yine sizi en çok siz yükseltebilirsiniz. Kendinizi sevin. Kendinizi her alanda destekleyin. Bugününüz bir daha geri gelmeyecek. Zaman hızla akıyor ve siz hâlâ kendinize haksızlık ediyorsanız, durun. Derin bir nefes alın ve sadece ne yapmak istediğinize odaklanın. Çünkü insan, kendine inandığında başaramayacağı şey yoktur. Ne olursa olsun umudunuzu kaybetmeyin. Her yeni gün, yeni bir başlangıçtır. Ve siz, bu hayat yolculuğunda en kıymetli yol arkadaşınızsınız.
Eğer insanlar bir şeyleri çok anlatıyor ya da anlatmaya çalışıyorsa içindeki o çocuğa bir şeyleri kanıtlamaya çalışıyordur. Ona bazı şeyleri inandırmak için uğraşıyordur. Ve tüm uğraşı sırf bu yüzdendir. Eğer bir insan çok konuşuyorsa zamanında hiç konuşma fırsatı vermemişlerdir. Eğer bir insan çok gülüyorsa içinde çok acı şeylerle savaşıyordur. Gülüşü ile bastırmaya çalışıyordur. Ve bir insan hiç konuşmuyor ise zamanında çok konuşmayı denemiştir. Ve en iyi yöntemin susup dinlemek olduğunu öğrenmiştir. İnsanları anlamak istiyorsanız acılarını öğrenin, nelerle mücadele ettiğini öğrenin ve sonra açısının en derinine inin. Orada insanı anlıyorsunuz. Neden hep psikoloğa gittiğimiz de çocukluk anılarından başlar? Çünki insanları yoran o zamanda yaşadığı şeyleri, o zamanlar da travma biriktirir. Her şeyi hafızasına kayıt eder. Ve o zamanda yaşadığımız sıkıntılar geleceğimize yön verir. Bu yüzden de terapiye buradan başlanir çünkü insanı anlamanın acının en derinine inmek olduğunu bilirler. İşte bu yüzden diyorum ya bir insanı anlamak istiyorsanız acılarının en derinine inin sizce de artık kendinizi üzmek yormuyor mu? İçinizdeki masum çocuğa zarar vermeyin. Hala neges alıyorsaniz bazı şeyleri yapabileceğiniz ve şansınizın olduğunu gösterir. İçinizdeki çocuğu bastırmaya çalışıyorlar. Onun ışığını söndürüp karanlığa mahkum etmek istiyorlar. Ama umut fakirin ekmeğidir diyorlar ya aynen öyle umudun olmadığı yerde hiçbir şey kazanamazsın. Unutma vazgectiginde değil pes ettiğinde kaybedersin. Hakkını arayanları her zaman ezerler ve eğer eziliyor isen doğru yoldasın demektir. Renkli kişiliğinizi ortaya çıkarın.
Hayat bazen üst üste darbeler indirir, bazen beklediğimiz kişi gelmez, bazen hayallerimiz suya düşer. Ama şunu unutma: Hayat, senin dertlerini bekleyip çözmeni beklemeyecek, o hızla akmaya devam edecek. O yüzden önce kendine dön. İçine bak. Ne hissediyorsun, tam anlamıyla anlamaya çalış. Çünkü ancak kendini tanıyan insan hayatın akışına yön verebilir.
İnsan hatalarıyla güçlenir, eksikleriyle tamamlanır. Kendinin eksik yanlarını sürekli görmek, seni zayıflatmaz; tam tersine, seni olgunlaştırır. Kimse mükemmel değil. Bu zamana kadar kim hata yapmadı ki? "Ben hiç hata yapmadım" diyen bile, belki de en büyük yanılgının içinde. Hatalarından utanma. Onlardan ders çıkar, büyü.
Şu an beklediğin kişi gelmedi diye hayata kendini kapatmak mı? Hayır. Hayat devam ediyor. Senin mutsuzluğunu önemsemeden akıp gidiyor. Ve zamanla yaş alıyor, olgunlaşıyorsun. Önce kendine hedefler koy. "Ben bunu istiyorum" de ve kararlarının arkasında dur. Ne olmak istiyorsun? Gelecekte kendini nerede görmek istiyorsun? Şu anda bulunduğun yer, yarınki seni nasıl şekillendiriyor, düşün.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!