Ayrılığın saatini habersizce kurup gittin.
Yalın ayak sokaklarda çaresiz koyup gittin.
Bir veda, elveda bile demeden gittin.
Kıyameti gözlerimde bıraktın da gittin.
Gamzende başlasın bu hikâye sevgilim.
Gamzene düşen her gülüş,
İçimde filizlenen bir bahar gibi…
Ne zaman yüzün dönse bana,
Kırıldığım, her yer onarılıyor sanki.
Göğsümün tam ortasında bir ağrı var. Bilirim, tanırım ben bu acıyı
Hem çok yabancısı değilim, hemde o kadar uzağım ki.
Sanki İki kaburga arasına saplanmış bir bıçağın defalarca çevrilmesi gibi.
Sanki yüreği bir şubat ayazında üşümüşde gözyaşları içine akmış gibi.
Dokunsa elleriyle ısıtacaktı tüm dünyamı.
Bahanelerin arkasına sığınarak gittin...
Ne gerçek bir sebep, ne yarım kalan bir söz...
Sadece sustun.
Sanki yokmuşum gibi, sanki hiç olmamışız gibi çekip gittin.
İçimde yankılanan tek şey, senin yokluğunun sessizliğiydi.
O kadar çok susmuştun ki...
Git…
Ama birlikte sustuğumuz o şiiri kimseye okuma.
Orada bir dize var ya, hani..
“gözlerin ömrüme değdi” diye başlayan…
O sadece bizimdi.
Sana bakarken kendimi unuttuğum tek yer orasıydı.
Sen,
Bir kelimenin telaffuzuydun içimde,
Hecesi aşktan,
Anlamı sonsuzluktan yapılmış.
Sana bakmak,
Bir evrenin gözbebeklerinde kaybolmak gibiydi.
Söylesene Hâkim Bey,
İhanetin cezası kaç ömürdür?
Bir kalbi öldüren,
Kendi kalbini nasıl aklar, nasıl gömer..
Söylesene Hâkim Bey,
Bir hayal vardı...
Biraz yasemin kokardı, biraz duman,
üzerine basmaya kıyamazdım.
ama her seferinde yangını ben çıkarırdım.
Aşk mıydı o?
Yoksa yalnızlığı güzel gösteren bir yalan mıydı?
İnsan yaradılışıyla mübalağa etmeye başlar hayata.
Önce yenilmek gerekir, anlamak için hayatı.
Kazanmak içinde öyle değil mi ?
Defalarca yenilmek, düşmek. kalkmak gerekir.
Bir varoluş başlar sonra,
Kendi içinde, kalıplaşmış benliğinde.
Sızlar yüreğim şafaktan önceki son gecede.
Vurur hasretin anlamını yitirmiş bir hecede.
Acıtır sözlerin hiç bilmediğim bir lehçede.
Hüzün koydum gönlüne bu da benden sana Hediye




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!