Bir bahar daha geçti üzerimden,
yine sen uğramadan...
Bir ismin kaldı elimde,
bir de gözyaşlarımla ıslanan mektubun.
Gülüşünü unuttuğum gün
O gece yıldızlar başka parlıyordu
ama hiçbiri senin kadar kararlı değildi Ömer.
bir ülkenin alnına silah dayandığında
bir adamın parmak izi, tarihin nabzına vurdu.
Sen...
Senaryo yazılmıştı.
Işıklar yerleştirilmiş,
oyuncular hazırdı…
Sadece bir kurban eksikti,
Ve .... O kurban, bendim.
O günden sonra konuşmadım.
Dilimi susturdum, çünkü senin adını anmak,
kendi mezarımı kazmak gibiydi.
Ve ben o gün,
sana mezar olmayı seçtim.
Ve bir gün , Sen geldin,
Ben kendimi unutmaya razı oldum.
Adımızı bir çiçeğin yaprağına yazdım.
Belki, rüzgâr estiğinde seninle savrulmak için...
Ben seni düşünürken dünya sustu,
Sen gülünce,
bir şehir kendini affediyor sevgilim...
Caddelerinden bir çığlık kopuyor, ismini zikrederek.
Ve sokak lambaları ilk kez kendini bir yıldız sanıyor.
Ay utanarak açıyor gözlerini geceye....
Sen miydin
o sahte gözlerin ardına saklanıp beni bana yabancılaştıran?
Sen miydin
gülüşünle bahar sandığım ama içimi kışa kilitleyen?
Sen miydin
adımı ezberleyip sonra unutan,
Sen özgürdün… Ben tutsak.
Senin kanatların vardı,
benim zincirlerim.
Sen uçarken
ben bekledim.
Sen unuttun,
Yanmak nedir bilir misin sen?
Yanmak;
Dokunamadığın tende başkasının parmak izlerini silmektir.
Yanmak; ellerini bile tutamadığının, başka ellerde yitip gitmesidir.
Yanmak; saçlarının gölgesinde onun her gece öylece gidişini izlemektir.
Yanmak her gün aynı acıyı bin defa çekip yine soluğu onun yanında almaktır.
Sevmenin hangi tonusun sen?
Yalnızlığın griye çaldığı bir geçiş mi,
yoksa karanlıkta bile parlayan sessiz bir gülüş müsün?
Ben seni bakarken değil,
gözlerini kaybettiğim anda sevdim.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!