konuşmakta bir sanattır elbette, bazen zülfi yâre dokunduğumuz oluyor işte...
biz sade ve yalın konuşuruz.
öyle derinden, karından, kinayeli konuşmayı bilmeyiz.
konuşmalarımız yüz yüze, aşikârdır.
saysan yüzü geçmez, doksan dokuzdan aşağı inmez.
gerçi yüzsüzler doksan dokuzun ne olduğunu bile bilmez.
Elbette seni en çok ben sevdim...
Zülfü kara vakitlerde,
Geceler boyu şiir yazmışlıklarım var...
bir gece ansızın kapına gelsem
geceyi bana açar mısın yar.
içimi yakan hicranı döksem
kanayan yaramı sarar mısın yar.
aşk mihrabında kıyama dursam
yâr beni yâd etmiş gurbet elinden
harman tozağından, zülfün telinden
turna kanadından, gülün tülünden
sensiz gurbet eller zül gelir bana.
ham olan anlamaz gönül közünden
Zümrüd-ü Yeşil
nerdesin gülyüzlüm gel artık gayrı
hasretlik çeken yolların olam.
var mıydı sevdada kal ayrı-gayrı
al yanak altında gerdanın olam.
Nasıl bir çıkmaza düştüm böyle
Nasıl bir yolun sonu
Bu nasıl bir acının fonu.
Gönül penceremden salınan,
Nasıl anlatayım karanfildeki sensizliği,
Kırılırken birer birer içimdeki kuşların boynu
acelesi yoktu gidişinin
sen hakim, ben mahkumdum.
mihnetten, kederden, gamdan
beni zaten öldürmüştün...
acelesi yoktu göç edişinin
Bu gece Erzurum gibiyim
Dağlarım duman ve kar
Kelimelerle kesiyorum dolunayın akrepsi dilini...
Kendine bakan kırık aynayım, acıdan öte...
..... Ve zemheri ayazında kalmış bir kuş, yüreğim...
Acem fincanında acı Yemen kahvesi
Söyle gönül bu hangi gülün gamzesi...
Acılarımı mürekkebe karıştırıp kağıda sürüyorum,
Herkes şiir diye okuyor.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!