Gel siması gülcemal aklı dîvâne edeyim
Harâbât olmuş mihrabı şahâne edeyim
Salınarak gelir gizemli ciran,
Sadaret tacını eyledi viran,
Yürek kafesini sardı bir niran,
Yara'dan özge gül olur cana.
Güllerin içinde gül yüzlü mestan,
Sabahlara ağrılarla başlarken,
Akşamları gülerek batan güneşe bakmak yoruyor artık...
Rengini göklerden, hüznünü kuşlardan almış,
Zülfü kınalı kansere düşmeyi gör...
Bu benim son tükenişim,
Bu benim Azrail'e son yenilişim,
Gül/hanem
bir teferruat daha var ;
dîvân-ı şehanen-i okurken, meftuniyetimi keşfettim.
dicle ellerine kına yakarken
kırkikindilerlerle cesedimi gusl ettim
kendi ellerimle yüreğine defnettim.
ey leyl-i lalımın hanesi
gönlümün rayihası
gayyalarımın harlı nefesi
hayallerimin prensesi...
sen gurbet hicranları
Mevsimler tükendi açmadı gülüm
Yalancı bahara kandım neyleyim
Hep yokuş yukarı, olmadı düzüm
Dünyayı gülistân sandım neyleyim
Gamı reva gördüm canıma sardım
Havada buram buram gül kokusu var,
Yine hangi bağrı yanık secdede ağladı
Ya Rab.
Bu hangi gecenin küflü türküsü
Hangi mehtabın kızıl gül közü
Dilsiz aşkın üstüne dökülürken ay tozu
Vurgun yemiş gözlerinde nefes nefese ölüyorum...
Seni instagram akışta gördüm
Şu yanan sinemi şiirle dövdüm
Kafiye, redif diye ikiye böldüm
Gül közü yanığı sesinden öptüm...
ben yine kırdığın yerden yeşeririm,
y'elin değip kurutacakmış kurutsun.
şimalde bin yıllık buz parçasıymışım,
güneşin eritecekmiş, eritsin.
ben yine kalbimin teğellenen nefesinden, sükutuma düşen hayy'ıma kavuşurum.
güz bahçesinde unuttuğum,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!