dilime dolandı hüzzam bir türkü
ne saray isterim, ne altın köşkü
çakallar giyinmiş kuzunun postu
zerk eder ruhuma baldıran zehri.
toplanmış uğursuz, hırsızı, puştu
Denizlerden çok turuncu mevsimler,
Betimsiz rengârenk baharlar,
Öyle biliyormuşum ben...
Halbuki öyle değilmiş, yaş aldıkça gördüm...
Dili acı, kalpsiz, frengi bozuk insanlarla kalakaldığımız bir çağ.
Nasıl da ziyan olduk...
Bir çift sürme göze tutuştu döşüm
Dermansız dert ile ölüyor düşüm
Meftunu olduğum ey gamsız güzel
Sen bunu bir nesir, bir şiir düşün
sen, şimdi bende, âsûmanın çektiği kızıl doğum sancısı.
gözlerime okyanusu gömmüş,
terli sinemde geceyi uyutmuşsun.
bu hali figanımı yusuf duymasın
inancını kaybetmiş, yenik savaşçı gibi esir düştüm.
Gövdemi yurt tuttu ölüm, kalmadı artık hevesim,
Bahar kokuyordu oysa nefesim...
Suyu incitmemek için gözyaşı döksem,
Diz çöküp secdeye kapanıyor gölgem...
Derdimi nasıl anlatayım bilmemki anne ;
Gardiyan gecelerin mahpushanesiyim bende...
beni, gurbet şiirlerinde arama...
gönlümdeki közün insafına sığınmış,
serçe gözyaşlı gavur gecelerdeyim...
kışlar bitti, bahar geldi sevdiğim,
palandöken al al olsun gel gayrı.
bizim elin hoyratları serindir,
gün hozanda dala vursun gel gayrı.
kirpiğin ok, gamzelerin derindir,
Gayya büryan kalbe neler sığdırdım,
Feleğin çarkından geçtim de geldim.
Yüreğim yaşını kışa sağdırdım,
Tekinsiz menziller aştım da geldim.
Sen sahra çölü, ben çölde yolcu,
Fakirler bu vatanın bayrağına,
Elit zümre de parasına aşık oldu.
Bunu da yaz gazeteci kardeş....
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!