KAR BEYAZI
Yüreğimiz kar beyazı,
Gözlerimiz bahar güneşi,
Düşmüşüm toprağına,
Öpüyorum seni
Çok yorulmuştum
Eylül de gelmiş kapıya çatmıştı
Artık verecek bir şeyim kalmamıştı
Düş sarhoşuna dönmüşüm
Meğer hep içimi yontuyormuşum
Ondan sonra daha az insan sevdim
Eridi gözümün buz tutmuş dağı
Duruldu, seyreyledi yılgın şafağı
Eyy içimde mermeri eriten pınar
Düşürdün dilime düşten kırağı
bir çift ela gözde tutuştu döşüm
em'siz bir dert ile ölüyor düşüm
meftunu olduğum 'hay'sız sefalet
sen bunu bir şiir, bir nesir düşün.
Düşüncelerimin emarını çekecek kadar beni tanıyabildiysen, "ben" olmuşsun demektir.
Şayet empati yerine, önyargılı düşüncelerle beni resmediyorsan,
sen, "sen" bile olamamışsın,
benim hakkımda söz söyleyemezsin.
İnsanlar ; düşüncelerine vurduğu kelepçeyi çözmediği sürece,
Korku bile özgürken,
Onlar, karanlık dünyalarının esiri olarak kalacaklardır.
nedamet terinden göçebe yurdun
ben gökçe ovanda münzevi kurdun
gerdin çerkeş yayı döşümden vurdun
sürmesi ebrardan hayalin öptüm
ben bu sevdanın düşünde öldüm...
D/üşüyorum
tıpkı senin gibiyim memleketim,
içim kar-kış, gülüşüm cemre
d/üşüyorum....
Resmin asılı kaldı duvarda,
Ben ıssız şehir.
Yokluğun zühur ederken,
Gökyüzüne yazarım,
İsyan sözcüklerini.
Bir çizgi kalmazken anılarda,
Turuncu gülüşler bıraktım cemre bekleyen bahara, ve bir tutam redifsiz masal...
Rüştüne ermemiş sevdalar astım çiçeğe gebe iğde dalına, dudak moru renginde...
Ve bir türkü tutturdum azad kuşları eşliğinde,
Duy beni eyy,
Duy da âh eyle...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!