Derdin nedir,
Nedir bu hüzün,
Mahsun yüzüm.
Yapraklar ağaca küsmüş,
Yer altın sarısı dizin dizin.
Göz dinmiş, bulut ağlar
Bülbül konar daldan dala
Hemi ayyaş, hem budala
Gönül verdim bir marala
Gel de güldür bu baharla
Ey kışımın yaz kucağı
intizar çeşmesi ayrılık aksın
müjganın hanesi kûfî yazılsın
uzasın hayaller rûşene varsın
dokun, ellerine şiir bulaşsın.
aşkın tarihçesi toylak anılsın
Şimdi kalemi hafif dokundursam, yüreğim koca bir dağ gibi içime yıkılır...
göğün gözyaşları toprağa d/okununca
mecazlar şiir olur efkar sineye vurunca.
Benim kitabımda mesafeler yazmaz,
dokunuşlar yazar.
Kaybetmekten korkuyorsa,
bırak elini uzatsın.
Sen de uzaktan kalkan masum eli yüreğinde hissediyorsan adamsın.
Kadının yüreği dokuz sultan mezarlığıydı,
Acılarını duymak için o mezarlıkta uyumak gerekiyordu.
Sinirleri alınmış içi dolgulu diş gibiyim...
Bütün organlar beyinle iletişim kurarken,
ben onları beslemekle meşgulüm....
alevden dağları yıktı üstüme,
acep bu yangınlar söner mi dersin.
sarıkamış karı yağdı üstüme,
acep bu baharda döner mi dersin.
özlemin hasreti saplı yaslıma,
Gözlerini, duvarda asılı çerçevedeki gözlere dayadı,
Gözler de ölür dedi, onları aytınlatan ışık sönünce.
Bak, ben de hapsolmuşum sizinle birlikte dört duvarlı kafese.
Bu şehirde artık yeni bir şair var,
Sizdeki bu gizemli özlemi de yazar.
Geçmişimi dağ başında unutmuşum,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!