Felsefenin ödevi varlığın özünü kavramaktır. Felsefede kavramak dışarıdan geleni, duyumların getirdiğini kavramak değildir. Kavramak, kavramın kendi içindeki etkinliğidir. Kendi başına işlemesidir. (Hegel-Tinin fenomenolojisi)
Siyaset bilmek başka, siyaset yapmak başkadır. Bu ikisi zihnin iki ayrı kısmına dayanır. Teori yapmak için noesis, siyaset yapmak için phronesis lazımdır. Bazı şeyler hemen, bazı şeylerse zamanla öğrenilir.
Hegemonya bir sınıfın kendi dünya görüşünü, kendi değerlerini, kendi normlarını toplumun geneline kabul ettirmeyi başarmasıdır. Doğal olmayanı doğal, masal olanı gerçek, ebedi olmayanı ebedi, evrensel olmayanı da evrensel kabul ettirmektir. Hegemonya tesis etme sürecinin en önemli araçları medya, aile ve eğitim kurumlarıdır. Siyasi aktörler, bu aygıtlar vasıtasıyla toplumsal bilinci hamur gibi yoğurarak yeniden ve yeniden üretirler.
Bazen gayret yıkıcı şekle bürünür. İşte insan anlamalıdır o an o işin kendisine uygun olmadığını. Anlamalıdır yıkıcılığa rağmen devam etmenin anlamsızlığını.
Birbirini örseleyen ruhlar görüyorum. Talihsiz bir tanıklığın içinde eziliyor vicdanım. Ne yapsak, ne söylesek kandıramayız kendimizi. Tüm haykırışlarımız kendi içimize mi kapanacak? Hep böyle kendimizi tekrar mı edeceğiz? Sahi kim çizdi bizi buraya? Kimin şakasıyız? Kimin kime anlattığı bir masalız biz? Modern insanlar görüyorum. Modern yükselişte tırmandığımız bütün merdivenler üzerimize katlanıyor birer birer. Duvarlar içinde sıkışıyor, boğuluyoruz. Kurtarın bizi çığlığı atamayacak kadar kısık sesimiz! Modern insanlarız biz. Sessizliğimiz kadar yokuz. Postmodern sayıklamalar, ve postişli kaçışlarla avunuyoruz. Romantizm perisini akıl sevdasıyla kaçıralı epey oluyor. (Ursula Le Guin-Mülksüzler)
Cumhuriyet salt monark yokluğu değil, kamusal alanın yurttaşlarca paylaşılması, denetim mekanizmasının kurulması, yargı ve hukuk güvencesinin sağlanması şeklinde anlam kazanmıştır.
Cumhuriyet denince akla öncelikle; ''Hep birlikte başarılmış bir iş, ortak bir ruh.'' gelmelidir. Zihinlerin bunu bir an önce özümsemesi gereklidir. İdeal yaşam aktif bir vatandaşlık deneyimi ile olur. Vatandaş cumhuriyette idarenin içinde yer alır. Kurumlara katılmak, kurumların denetlenmesini sağlamak, kurumların işleyişini kontrol etmek önemlidir. Böylece belli bir zümrenin egemenliğine meydan verilmez.
Felsefe gerçek bilgiye ulaşmak için çok inatçı bir çabadan doğar. Günlük hayatta bilgi olarak kabul edilen şeyin üç kusuru vardır. Kendinden emindir, belirsizdir ve kendisiyle çelişir. Felsefeye doğru giden yolda ilk adım, bu kusurların farkına varmaktır. Amaç tembel bir kuşkuculukla huzur içinde oturmak değil, deneme türünden, kesin ve kendi içinde tutarlı olan düzeltilmiş bir tür bilgiyi getirmektir. (Bertrand Russell-Felsefe sorunları)
Sanat ne tam olarak akla ne de tam olarak duygulara dayanır. Bu yüzden Kant imgelem (hayal gücü) diye yeni bir kavram geliştirir. İmgelem akılla duygu arasında köprüdür. İmgelem ikisinden de faydalanır. Sanat eseri fikirle duygunun sentezi olmalıdır. Sanat bir fikrin duygular yoluyla açığa vurulmasıdır. Sanatta duygu düşünce dengesi sağlanmalıdır.
Eğer bir toplumda para kazanmak herşeyin ölçütü haline gelmişse bazı insanlar hayatta kalabilmek için bazı değerlerinden tavizler verirler. Bazıları ise tüm değerlerini hiçe sayar hale gelir. (Theodor Adorno-Minima moralia)
Felsefenin ödevi varlığın özünü kavramaktır. Felsefede kavramak dışarıdan geleni, duyumların getirdiğini kavramak değildir. Kavramak, kavramın kendi içindeki etkinliğidir. Kendi başına işlemesidir. (Hegel-Tinin fenomenolojisi)
Siyaset bilmek başka, siyaset yapmak başkadır. Bu ikisi zihnin iki ayrı kısmına dayanır. Teori yapmak için noesis, siyaset yapmak için phronesis lazımdır. Bazı şeyler hemen, bazı şeylerse zamanla öğrenilir.
Hegemonya bir sınıfın kendi dünya görüşünü, kendi değerlerini, kendi normlarını toplumun geneline kabul ettirmeyi başarmasıdır. Doğal olmayanı doğal, masal olanı gerçek, ebedi olmayanı ebedi, evrensel olmayanı da evrensel kabul ettirmektir. Hegemonya tesis etme sürecinin en önemli araçları medya, aile ve eğitim kurumlarıdır. Siyasi aktörler, bu aygıtlar vasıtasıyla toplumsal bilinci hamur gibi yoğurarak yeniden ve yeniden üretirler.
Bazen gayret yıkıcı şekle bürünür. İşte insan anlamalıdır o an o işin kendisine uygun olmadığını. Anlamalıdır yıkıcılığa rağmen devam etmenin anlamsızlığını.
Birbirini örseleyen ruhlar görüyorum. Talihsiz bir tanıklığın içinde eziliyor vicdanım. Ne yapsak, ne söylesek kandıramayız kendimizi. Tüm haykırışlarımız kendi içimize mi kapanacak? Hep böyle kendimizi tekrar mı edeceğiz? Sahi kim çizdi bizi buraya? Kimin şakasıyız? Kimin kime anlattığı bir masalız biz? Modern insanlar görüyorum. Modern yükselişte tırmandığımız bütün merdivenler üzerimize katlanıyor birer birer. Duvarlar içinde sıkışıyor, boğuluyoruz. Kurtarın bizi çığlığı atamayacak kadar kısık sesimiz! Modern insanlarız biz. Sessizliğimiz kadar yokuz. Postmodern sayıklamalar, ve postişli kaçışlarla avunuyoruz. Romantizm perisini akıl sevdasıyla kaçıralı epey oluyor. (Ursula Le Guin-Mülksüzler)
Cumhuriyet salt monark yokluğu değil, kamusal alanın yurttaşlarca paylaşılması, denetim mekanizmasının kurulması, yargı ve hukuk güvencesinin sağlanması şeklinde anlam kazanmıştır.
Cumhuriyet denince akla öncelikle; ''Hep birlikte başarılmış bir iş, ortak bir ruh.'' gelmelidir. Zihinlerin bunu bir an önce özümsemesi gereklidir. İdeal yaşam aktif bir vatandaşlık deneyimi ile olur. Vatandaş cumhuriyette idarenin içinde yer alır. Kurumlara katılmak, kurumların denetlenmesini sağlamak, kurumların işleyişini kontrol etmek önemlidir. Böylece belli bir zümrenin egemenliğine meydan verilmez.
Felsefe gerçek bilgiye ulaşmak için çok inatçı bir çabadan doğar. Günlük hayatta bilgi olarak kabul edilen şeyin üç kusuru vardır. Kendinden emindir, belirsizdir ve kendisiyle çelişir. Felsefeye doğru giden yolda ilk adım, bu kusurların farkına varmaktır. Amaç tembel bir kuşkuculukla huzur içinde oturmak değil, deneme türünden, kesin ve kendi içinde tutarlı olan düzeltilmiş bir tür bilgiyi getirmektir. (Bertrand Russell-Felsefe sorunları)
Sanat ne tam olarak akla ne de tam olarak duygulara dayanır. Bu yüzden Kant imgelem (hayal gücü) diye yeni bir kavram geliştirir. İmgelem akılla duygu arasında köprüdür. İmgelem ikisinden de faydalanır. Sanat eseri fikirle duygunun sentezi olmalıdır. Sanat bir fikrin duygular yoluyla açığa vurulmasıdır. Sanatta duygu düşünce dengesi sağlanmalıdır.
Eğer bir toplumda para kazanmak herşeyin ölçütü haline gelmişse bazı insanlar hayatta kalabilmek için bazı değerlerinden tavizler verirler. Bazıları ise tüm değerlerini hiçe sayar hale gelir. (Theodor Adorno-Minima moralia)