...göl kenarında başlar kurbağa masalı...
anlayana dili var
su birikintisinin
dağ yankısına benzer
keskin
Sıkça kullandığım bir cümle var.
“Masumiyet bir kez kaybedilir! ”
İkinci bir şansı olmaz insanoğlunun.
İçindeki çocuktur ebediyen giden…
nerede arayacağım kendimi
aldatıyor rüzgâr
kandırıyor
savuruyor külleri dört yana
sarsılıyorum dik yokuşlarında şiirin
yargılanmasak da olur!
burası
“ceza sömürgesi”*
metaforların uçurumdan çekildiği
suçlu değil
-Erdal Öz anısına
dilimdeki kemiktir elini tutan
kızışmış sözcüklerin
masumiyeti dibe sürüyen taşlar
iktidarımız çalınıyor kapı aralarında
ödül koyacaklar kellemize yakındır
kimlik mi sorulur
tarih kadar eski bir milletten
soruyorlar işte!
Tül perdenin arkasından dışarıyı izliyorum. Hava oldukça aydınlık. Güneş bulutlara gizlenmiş de göz kırpıyor gibi. Beyaz tanecikler uçuşuyor etrafta…
Kar geldi, biliyorum. Hani şu dört gözle beklediğimiz, mevsimin ilk karı…
Söğüde baktım. Yemyeşil duruyor. Budamışlardı üstelik. O da benim gibi, kırpıldıkça güçleniyor sanki…
duvara konuşmanın
anlamını çözmeden olmaz!
kışa durmuş
orman sabrını öğrenmeden
bir ses var içimde
iyi huylu bir yaratığım
bildiğin gibi
hiç kızmam mı sanıyorsun
elbette
ben de insanım
kaderiydi rahmine sığınmak döllerken taze bir can
ve sürgit döllemek kendini
özgürlük arardı aşkın sesinde
Nuh tufanından beri bir ağaç gölgesinde
mevsimleri beklerdi sevginin nefesinde
Sevda Kenti'nin Öyküsü’nü dinlemek ister misin?
İstersen son şiirime bir göz at… Sevgilerle.
şiirinizde yorgun ve sarhoş bir yaprak gördüm onu aldım ırgat'a verdim...
bu sitede ender şiir yazanlardansınız..
saygı sevgi