doğduğum saat
Merkür düştü üzerime
en yakın olandı güneşe
çehresi
gündüz ile gece
solmazdı yaseminler söylenmese son veda
mine işlerdi aşka yine buruk sesiyle
öyle dalgın bakardı
gözleri vapur iskelesinde
sorar mıydı yılgınlığına hiç:
- C.Baudelaire anısına…
yüreğin mendireği küstü
suya kapılıyor taşlar
içime alıyorum dalgaları
soğuk ve acımasızlar
narin boyunlu
tutsan kırılacak bir 'ağıt'ım kendime
kasaba kokulu orta halli ana caddesinde
her gün can sıkıntısına uyanan
mahalle ahalisinden sıradan bir çocuk
bütün defterler açık
şiirler yarım
gün gelir tersine akar su
bir omza başını koyar
diğerine tövbelerle vebali
tarihin yinelendiği yolda
çıtırdar kalbin bazen
düşer yere
neden yokmuş gibi hani
kırılır birden
oysa yüreğin de gözleri var
bakmayı bilirse
rüzgar çanları yağmalardı yüreğimi
yalnızdık ışık öncesi
yalnız evvelinde sözün
kasırganın gözünde yalnız
tek başına kanardık
bitkisel bir yaşamdan yanayım
hudayinabit gibi
öylesine
tasarlanmış tarhlara yabancı
çelimsiz bir yoncaya özenip
-can parçama
tez kaldırıyorum acıyı tedavülden
hükümsüzdür!
düşürmem mutsuzluğu dizelerime
siz
bildiğinizi sanıyordunuz kim olduğunuzu
kimin aynasından yansıyordu varlığınız
neden kafa yordu felsefeye insan bunca yıl
bilemediğiniz
Sevda Kenti'nin Öyküsü’nü dinlemek ister misin?
İstersen son şiirime bir göz at… Sevgilerle.
şiirinizde yorgun ve sarhoş bir yaprak gördüm onu aldım ırgat'a verdim...
bu sitede ender şiir yazanlardansınız..
saygı sevgi