söyle Pancho!
nasıldır acıya kılıç çekmek
aşk zırhını kuşanmışsan eğer
ağarmışsa saçların gözlerin ışıldarken
ve ıslaksa tenin hâlâ
tutulmak üzere
dağın ardına çekilen
güneşten geliyoruz
soluyor renkler
soğuyor evren
kim bilir kim olduğunu
düşmedikçe sureti bir aynaya
yankılanmadıkça sesi kuyuda
şiirin leylekleri durmaz uçar
yalnızca acılı yürek
dizekıran
imge cellâdı sancılar da var
katil barikatlar kurulur kör menzillere
emreder zemherinin anaforu;
'cebbar bir acıya yataklık et!
uçurum anlatıyor biri
suç yok
suçlu yok
ne tuhaf!
cezalandırılmaktan
içimin bilge gergedanları isyan ediyor
Bengal kaplanına dönüşüyorlar sıcaktan
ağaçlar grileşmiş
hava bunalım
gökyüzü solgun mavi
anla beni çocuk
kav değiştiriyor coğrafya
kırılan dallara astığım aynadır
bedeninde eskittiğim zaman
ne öyküler sakladım içimde
uykular ölüm
uyanışlar intihardı
solan her yaprağa yazıldı adım
mevsim yağmura gebe
ben yağmuru beklerim
bulut ol
şimşek ol
rahmet ol
rengini erke terk etmiş insafsızlığa inat
gök mavisi bir ışık doğar
hayatın kahverengi kilinden
ezeli damgasını bırakır heybetiyle bir can
ağzında korkmuş
üstelik cesur ve kekre bir tat
Sevda Kenti'nin Öyküsü’nü dinlemek ister misin?
İstersen son şiirime bir göz at… Sevgilerle.
şiirinizde yorgun ve sarhoş bir yaprak gördüm onu aldım ırgat'a verdim...
bu sitede ender şiir yazanlardansınız..
saygı sevgi