Sefası hoş bu gök kubbe altında
Kalmadı ki süreyim
Ekeyim tohumlarından
Çalar teranesi durmaksızın boş tenekelerin
Uğultusu tırmalar kulaklarımı
Ritmi bozuk düzen dilenir şarkılar
Aşk için yazmaya devam edeceğim
Candan seveceğim yâri Yaradan’ı
Çalıyı dolaşmaya da lüzum görmüyorum
Ürüyecek salyalarını dökecek elbette kuduz itler
İçi kof iltifatların eşliğinde
Sahte gülücük alkışların
Ayaklarım karlı yol eriyecek izlerim
Güneşin doğuşunda yürüyecek toprağa
Son kez ufka erecek kapanacak gözlerim
Tohumları okşarken gürleyecek orağa
Bencilliğine ahım nede söylem bir sözüm
Çabucak geçmiş zaman
Tablolar süsler Selvi boylum
Boyar duvarları gençliğim
Seyrinde ışıltısı gözlerin
Ballı bayram sevinçleri
Tatlı şen kahkahaların.
Yüreğimi yarıp aşkıma bakın!
Kuşkum yok kandıramam kendimi
Beslemedim usumda hiçbir sevda
Yâr isminden başka aşk.
Taşlı tarlanın çocuğuyum ben
Bozuldu nizamı zalim dünyanın
Göçen turnaların ası mısın sen
Tufanı şerbetli başıma (ş)anın
Kaynayan kazanın tası mısın sen
Yolu olmayanla menzil erilmez
Kayıp hatıraların kilitlenmiş sürgüsü
Göç eylemiş zamanın kırık çekmecesiyim
Sayıp mektuplarını saçlarının örgüsü
Kabuk tutmuş yaranın sancısı hecesiyim.
Arama adım sorma yazık etme kendine
Yalçın kayalardır, hüzün dağların
Kovukları derin uçurum, yar.
Yaşlı kartallar tünemiş, dost tutmuş.
Ağır cüsseleriyle sinmiş.
Kanatlarında sancılar.
Gün ışığı sızar perdelerden
Yansıtır rengin aynalara
Duvarda ki resme nazire
Bir gül kabarır mahmurluğuyla
Dikeniyle solgun sabaha
Sen gelirsin aklıma
Zalimler kazanı kaynatır aşı
Saraylar sultanı bal senin olsun
Sırımlar urganı çarmıhtır başı
Cellatlar köpeği yal senin olsun
Kırık mı kanadı yazgısı garip
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!