Dinliyorum uğultusunu ıssız sokakların
Sevdalı esiyor rüzgâr koro halinde seni fısıldıyor
Savrulmuş kırılmış yazılmış yapraklarına dalların
Aşk diye kazınmış kalplerden adın
Yalnız ağaç gibiyim gür ormanda
Ey güzel çocuk duy beni
Sana öldü diyenler var
Sen asla ölmedin ki
Yazılmadı kara tahtına hiç
Soğuk mermer taşında ölüm
Ayrıldığın limanından zamansız yolculuğa
Sevda yüklü yüreğim bilseydin eğer
Hoşça kal diyerek çıkar mıydın kim bilir?
Bırakmışsın bir not!
Delice seviyorum demişsin meğer
Ah nasılda sarardı ağaçlar
Döküldü gazel yaprak
Kapaklandı bulutlar
Gözlerde puslu nem
Bir on kasımda dokuzu beş geçe
Sen yoksun diye
Aşkın kitabını yazsam ne çare
Hayal denizinde yüzen yüzene
Ser çeşme derinden süzsem ne çare
Sahra çölü serap gezen gezene
Harami kaynıyor dört bir yanımız
Dost bağı kurumuş gönlü soldurmuş
Şırası üzümü döker giderim
Kırılmış kadehi gülü yoldurmuş
Baht konsa köşkümü söker giderim.
Çimenleri çiçek yelişim olmaz
Sessiz Adam rahat uyu sen
Bilirim bahtın hiç gülmedi
Melek’ler yoldaşın olsun
Kaderde hep var bu
Kimler göçmedi ki.
Nice bir zaman öncesiydi…
O, mutluluk ülkesinde
Yıldızlı gecelerin karanlığı rüyalarından
Uyandırıldım şiddetli bir sarsıntıyla
Tir, tir titriyordum!
Ahşap sundurmanın altında
Kuşları sev hayvanları sev
Doğayı bitkileri otları
Denizi güneşi rüzgârı,
İnsanı!
Ve kendini...
Önce kendini
Gözümde devleşen ulu çınardın
Gölgende yaşamak huzur verirdi
Kar yağsa yüreğin merhem banardın
Umutların güneş buzdu erirdi.
Kara bulut çöktü fırtına koptu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!