Nasıl bir yürektir bu
Kimi zaman
Yüzüne tükürülecek kadar korkak
Kimi zaman
Karanlığı yırtarcasına cesur
Kimi zaman bir gül dalı gibi ürkek
Bükerken boynunu
Yarın için kanattığın baharın
Patlayan tomurcuğu
Akşam güneşi
Üzgün yüzünü kıpkızıl dökerken dağ yamaçlarına
Bütün ömrümü yüklenip sırtıma
Geldim kapına
Mülteci bir hüzünüm kara sularında
Aç kollarını sığınayım sana...
Unutma,
Denizi hiç görmemiş birisi
Hasret kalmaz hiçbir zaman
Hiçbir maviye,
Aşkı hor görmesi gibi
Yüreğine ateş düşmeyenin.
Güzellikler direniyor yıllara
Karalar, kirler girse de araya.
Yok saymaya çalıştıkça
Daha da çoğalıyor cıvıltısı kuşların
Dalları kesilmiş ağaçlar
İnatla çiçeğe duruyor…
Kim derdi ki
Bu kadar yaralayacak çocuk yüreğimi bahçeme düşen kar tanesi
O hiç bitmesin dediğimiz beyazlık her kış beni böyle ağlatacak.
Papatyalar soluyor esmer teninde toprağın
Ayazlarda kalmış göğsüm soğuyor
Sen,
Kendi yüzüne küskün çocuk
En güzeli sendedir sevmelerin
İlk aşk gibi
İlk pişmanlık gibi
İlk sürgün gibi
Kendimle tanıştım bu akşam.
Tek başıma kaldığım bir an
Yazdım aklımdan bütün geçenleri bir kenara,
Hayata dair bildiğim ne varsa
Ne varsa
Aşka ve kavgaya dair.
Yüzüne bakıyorum
Uzun uzun ve tek kelime etmeden
Kendi yüzüme bakar gibi bakıyorum
Ve her baktığımda bir kez daha ölüyorum
Senin bedeninde yaratılmış bir ben oluyorum
Kimseler yok şimdi
Kıpkızıl kanadığım yerde
Uzun zaman düşündüm kendi kendime
Neden döndüğünü dünyanın
Unutmak için dedi bir ses
Kül soğusun
Bu harika şiirleri yazdıran güzel ve cesur yüreğinize selam olsun, sevgili Melih.
Şiirlerinizle tanışmama vesile olan sevgili Eylem Barış ve Cansın Ünver'e teşekkürü bir borç bilirim.
Sevgilerimle