Her ölüm
Yazılmaya başlanamamış bir şiirdir.
Her ölüm
Tükenmiş bir kalem
Yazmak istesen de bitmiştir mürekkebin
Her şeye yeniden başlamanın zamanı geldi artık
Eski bir kitabı kurtarıp tozlu rafların tutsaklığından
Okumaya başlamalı eksik kalmış yerinden
Tam o anda en sevdiğim türkü çalmalı radyoda
Ve annem bilmemeli
Şiirler çıkartıp yüreğimin kınından
Her türküde havada olacak yumruğum
Tükenmedikçe sol yanımı
Sıtma tutmuşçası titreten o sevda
Biter mi kısa çöpün
Uzun çöple olan hesabı,
Hangi aşık vazgeçer sevdasından
..........Evet, bize düştü hayatın üç beş nöbetini tutmak. Yedek subaylık kursunu bitirdiğim gün o torbadan görev yerimi seçtiğim an aklıma gelmişti bu cümle ilk defa.
.........İnsan birazda kaderini kendi yaratırdı. Bir kaç saniyelik bir hadiseydi ve her şey olup bitiverdi bir anda. İnsanların sadece adını bildikleri ama mecbur kalınmadıkça muhabbetlerde adı dahi geçmeyen bir yere gidiyordum: Şırnak Milli J. Komando Taburu.
..........Daha sonraları öğrendim güneydoğunun ilk basılan karakolu olduğu için adının Milli olduğunu. “Dağların dili olsa anlatsa çekilen acıları” diye anlatıyorlardı yıllar önce o acıları çekenler. Arkadaşının kucağında son nefesini veren gencecik çocukları, tezkeresine iki ay kala sevdiği kızı başkasına verdikleri için intihar eden o gencecik fidanı, daha bir çok tarifsiz kederi, hasreti ve tükenen umutları...
.........“Biz o ışıklı şehirlerin çocuklarıydık, ışıklı caddelerin
..........Alışmamıştı gözlerimiz karanlığa” diye yazmıştım burada yazdığım bir şiirimde. Gerçektende zordu ilk günlerim. Karanlığa boğulmuş uçsuz bucaksız dağlar; sanki sonsuzluğa değin uzanıp gidiyordu.
..........İlk defa yıllar önce komşumuzun oğlu Gabar’da şehit düştüğünde duymuştum bu dağların adını. O günden beri hiç unutmamıştım. İşte tam ortasındaydım bu karanlık, soğuk gecenin.
Hayat okulu
Ders 1: Bir beyin, bir yürek ve hayalden başka ihtiyacın yok hiçbir şeye sevebilmek için...
Ders 2: Kaybetmek üzerine kurulmuş bir dünyada hiçbir yenilgi sana ait değil,
Asıl yenilen insanlığımızdır aslında, asıl kaybeden gülen yüzü insanlığımızın...
Hayat,
Hak edenden yana
Koyana dek tavrını
Ve alın teri kurumadan
Alıncaya dek hakkını emek
Delikanlı
Hangi dilde söylendiğini bilmediğim
Bir türküsün sen sözlerini bilmediğim
Belki bir gün çok uzak denizlerde
Karşıma çıkacak olan
Ilık rüzgarları vururken alnına Akdeniz’in
Hatırlat bana sevgili
Yalnızlığı aşkla bölünmüş bir adamın
Kar ayazında kalmışçasına titreyen ellerini
Gözlerinden dökülen yaşlarla sula
Koynumuzda açacak kızıl çiçekleri
Hayat yine savurmakta yorgun bedenimi
Hiç bilmediğim uzak limanlara
Bu sefer her zamankinden farklı
Beynimi de götürüyorum beraberimde
Ve beni ben yapan tüm heyecanlarımı
(*Sevgili abim Mim Kemal Ertuğrul'un 'Yazdan kalma Bi'ş' şiirinden imgelemime düşen...)
Haydi dağlara vuralım kendimizi, yemyeşil ormanlara...
Sadece kuş cıvıltıları bulaşsın mısralarımıza.
Bu harika şiirleri yazdıran güzel ve cesur yüreğinize selam olsun, sevgili Melih.
Şiirlerinizle tanışmama vesile olan sevgili Eylem Barış ve Cansın Ünver'e teşekkürü bir borç bilirim.
Sevgilerimle