Deli misin diye soruyorlar bana
Çılgınlık hergün bir balyoz gibi inerken beynimize
Bir mezar kazıcı sorgusuz sualsiz dalarken düş bahçemize
Deliyim kardeşler,
Düş kurmanın en büyük hastalık sayıldığı bu yerde...
Bak yine depremler oluyor kalbimin kırıklarında
Çok derinlerde bir yerde
Bir çocuk çığlık çığlığa
Atıyor kendini sokağın serinliğine
Ben görüyorum sadece
Küçük bir akvaryumdan
Derin denizlere atılan balıklar gibiyiz artık
Bu sonsuz karanlık içinde
Adına ne özgürlük diyebiliyorum artık
Ne de büyümek
Dev çivilerle çakılmış ayaklarım yere
Sert bir rüzgar sırtımda
Dostların dili zehir küpü
Her şey daha zor artık dünden
Yürümek
Durmak
Uzak bir dağ çeşmesi olsam
Gelip geçmesen de yurdumdan
Yalnızca susuzluğunda da olsa
Beni hatırlasan...
Çöz ipini bütün kelimelerin
Bırak özgürce salınsın cümlelerin
Beyaz kağıtlarda.
Söylemek istediklerini sadece
Başkalarının duymak istediklerini değil.
Yine sararıyor başaklar
Bu ölümün çağırışıdır geceyi
Ölümüne hazırlanıyor yaşlı bir kadın
Kuş gibi çırpınan yüreğiyle
Çünkü sararmaktadır başaklar
Bebeğim
Doğdun bu sabah,
Bir şafak vaktine ağladın
Serin bir sonbahar sabahına merhaba dedin
Gülüyorlardı seni bekleyenler
Ağlayanlar da vardı dünyada
Dindi bütün yağmurlar
Eser yok gökyüzünü çatlatan
O zamansız fırtınadan
Koskoca bir kuraklık sadece
O düş sağanağından arda kalan.
Olur olmaz ağlamıyorum artık hiçbir şarkıya
Hüzün;
Sadece kendini yaşamak
Terli bir ağustosun ilk sabahı
Kendi ölümünü düşünüp
Eksik kalacaklara ağlamak...
Bu harika şiirleri yazdıran güzel ve cesur yüreğinize selam olsun, sevgili Melih.
Şiirlerinizle tanışmama vesile olan sevgili Eylem Barış ve Cansın Ünver'e teşekkürü bir borç bilirim.
Sevgilerimle