Yankısı yok yine sesimin
Ve mevsim
Yine paramparça bir sonbahar
Ölüm ve doğumun en büyük randevusu yitik avlularda
En kırılgan çağı ömrümün
Adı yok doğan günün
bir baltaya sap olamadım bu hayatta
balta olmak da
sap olmak da uzak dursun
bir bahara yaprak olabildiysem
ne mutlu bana...
Yaralısın,
Şiiri yarım bırakılmış
Yitik bir şairsin sen
Bahaneler arıyordun
Sevgini söylememek için
Belki korkuyordun olanı da yitirmekten
Yarası sağalmış bir sayıklamadır şiir
Kıyı kentlerini darmadağın eden
Büyük fırtınalardan sonra yazılmış.
Anlayamazsın acısını sıcakken
Etine saplanan kurşun yarasının.
Işıksa eğer bu karanlık yolun sonu
Yürümeye değecek bir şey var vardır uğrunda
Ölümün kalleşliği en fazla bir kez yakalar bizi
Ama bin defa yaşarız
Bakışımız kalır bir anıt gibi
Düştüğümüz yerde
Gökyüzü yok sizin dünyanızda
koşu bantları
üretim bantları
gelmeyen paydos düdükleriniz var
ıslık çalmak yok keyifli akşamlarınızda,
eğer bu dünyada sizi
gerçekten seven biri varsa
dikkatli bakın etrafınıza
hergün yürüdüğünüz sokakta ayak izlerini
başını okşadığınız kedi yavrusunun tüylerinde parmaklarını
en sevdiğiniz fotoğrafınızda saklı bakışlarını bulacaksınız...
Eylül olmalı kızımın adı,
Eylül'ün hüznünü anlatmalı gözbebekleri
Tanksız, postalsız ve silahsız
Bir sonbaharı...
Ve oğlum Deniz;
Yorgun değilim
söylenen sözlerin ağırlığı var sadece üzerimde
biraz da yaşıyor olmanın sızısı
Bu harika şiirleri yazdıran güzel ve cesur yüreğinize selam olsun, sevgili Melih.
Şiirlerinizle tanışmama vesile olan sevgili Eylem Barış ve Cansın Ünver'e teşekkürü bir borç bilirim.
Sevgilerimle