Bir şafak vakti doğmanın kaderidir
Şu bitmeyen hüznün
Geceme şiir serpen sesini
Kulağına fısıldayan aydınlık:
-Çabuk büyü çocuk”
Şairsem,
Merdiven altında sabahlayan
Yaşlı bir adamın alnındaki
Binlerce yıllık çizgilere
Bakabildiğim için
İnsan oluşumdan utandığım içindir...
Sarsıldık
Derin yarıklar böldü
En derin uykularımızı
Çıldırdı dünya
Yeryüzü öfkesini kustu
Atmak istercesine hepimizi üzerinden
Sebepsiz değil,
Midende kramp,
Sol kolundaki dinmeyen sancı,
Damarlarını hırpalarcasına coşan kan
Ve tüm gördükleriniz koskoca bir yalan
Kavgamın kor alevi içinde
Bir kıvılcım olmalı gözlerin
Yani sevgili
Senden vazgeçmek
Kavgadan geçmek demek olmalı…
Sen ey yiğit çocuk,
Bu toprak gözlerinden almıştır rengini.
Bu tarih,
Kıpkırmızı kanınla yazılmıştır senin.
Depremler yaratır yeryüzünde
Kalbinin her çarpışı.
bir tek gözlerine inandım ben
annemin sevgisine inandığım kadar
gözlerin ki benim bu dünyadaki cennetim, cehennemim
susarsan susar dilim
sıkarım dişlerimi
ve son olarak başarısızlığımda emeği geçen
ılık bahar akşamlarına
gözlükllerimi ıslatan yağmur damlasına
durmadan çözülen ayak bağcıklarıma
kalabalıklaştıkça beni daha da yalnızlaştıran insan yığınlarına
ve ota boka heyecanlanıp coşan kalp atışlarıma
Ey kavga,
Ne kaybederdim
En güzel yıllarımı verseydim sana
Ben de uzansaydım seninle sonsuzluğun koynunda
Ben de kaybolup gitseydim
Ne güzel şey
Yağmurdan sonra güneşin açması
Gurbetten gelen bir geminin
Usulca memleketinin limanına yanaşması …
Ne güzel şey
Bu harika şiirleri yazdıran güzel ve cesur yüreğinize selam olsun, sevgili Melih.
Şiirlerinizle tanışmama vesile olan sevgili Eylem Barış ve Cansın Ünver'e teşekkürü bir borç bilirim.
Sevgilerimle