Bir şafak vakti doğmanın kaderidir
Şu bitmeyen hüznün
Geceme şiir serpen sesini
Kulağına fısıldayan aydınlık:
-Çabuk büyü çocuk”
Şairsem,
Merdiven altında sabahlayan
Yaşlı bir adamın alnındaki
Binlerce yıllık çizgilere
Bakabildiğim için
İnsan oluşumdan utandığım içindir...
ve son olarak başarısızlığımda emeği geçen
ılık bahar akşamlarına
gözlükllerimi ıslatan yağmur damlasına
durmadan çözülen ayak bağcıklarıma
kalabalıklaştıkça beni daha da yalnızlaştıran insan yığınlarına
ve ota boka heyecanlanıp coşan kalp atışlarıma
Ey kavga,
Ne kaybederdim
En güzel yıllarımı verseydim sana
Ben de uzansaydım seninle sonsuzluğun koynunda
Ben de kaybolup gitseydim
Ne güzel şey
Yağmurdan sonra güneşin açması
Gurbetten gelen bir geminin
Usulca memleketinin limanına yanaşması …
Ne güzel şey
Belki seni
Senin sevdiğinden fazla
Sevecek biri olduğu zaman
Anlamını bulacak o şiir
Kimse için daralmıyorsa bugünlerde göğsün
neredeyim biliyor musun?
yalnış bir dünyada
doğru bir hayat sürmeye çalışmanın kederinde
ve en kederli anımda bile
içimi yaşama sevinciyle dolduran
bir çocuk gülüşünde...
Ne zaman yırtılmış bir resim görsem
Aklımda yanık bir otel odası
Son satırı gibi
Sona ermekte olan bir hayatın
Yada noktası konmamış bir şiir
Kül renginde...
Nesnesi yok bu aşkın
Öznesi içinde saklı
Bir çift göze sığdıramayacak kadar büyük
En ilkel insanın anlayacağı kadar basit
Ve en akıllı olanın çözemeyeceği kadar karmaşık
1+1’in üç olabileceği
Sevmeli mi insan
Anlamalı mı?
Anladığı için mi sevmeli yoksa
Sevdiği için anlamaya mı çalışmalı
Yahut sevemediği için sırf
Anlamıyormuş gibi mi yapmalı...!
Bu harika şiirleri yazdıran güzel ve cesur yüreğinize selam olsun, sevgili Melih.
Şiirlerinizle tanışmama vesile olan sevgili Eylem Barış ve Cansın Ünver'e teşekkürü bir borç bilirim.
Sevgilerimle